35
Xie Qingcheng ve He Yu, oditoryumu terk eden son kişilerdi.
Dışarı çıktıklarında öğrenci kalabalığının öğ retmenler ve polis tarafından yurtlara doğru yönlendirildiğini gördüler. Okulun genel seslendirme sistemi yüksek sesle anons yapıyordu. "Öğrenciler lütfen sakin olun ve kendi başınıza dolaşmayın. Uzak bir bölgedeyseniz hemen öğretmenleriniz, oda arkadaşlarınız ve sınıf arkadaşlarınızla iletişime geçin. Lütfen düzenli bir şekilde yurtlarınıza dönün..."
Ancak yine de duyurunun sesi öğrencilerin kendi yaptıkları gürültüyü bastıramadı.
Dışarıda herkesin gözleri ya kendi cep telefonlarına ya da okulun simgesel
binası olan Huzhou Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo ve Televizyon Kulesi'ne kilitlenmişti.Bu yüksek bina, okul tarafından özellikle yayın sanatları öğrencileri için inşa edilmişti ve kulenin gövdesi tamamen ışıklarla aydınlatılabilecek
şekilde gerçek bir televizyon istasyonuna sadık kalınarak modellenmişti.Ancak hackerlar zaten kontrol sistemini ele
geçirmişler ve kulenin rengini göz kamaştırıcı kırmızıya sabitlemişlerdi bu haliyle şiddetli bir şekilde yere saplanmış kanla kaplı bir kılıç gibi görünmesini sağlıyordu.Muhtemelen birkaç kilometre öteden açıkça görülebilecek koyu renkli metinler şekilde üzerine yansıtılmıştı.
W,
Z,
L,
"Mendili bırak" ölüm oyunu şimdi başlıyor.
Yayın kulesine ek olarak Huzhou Üniversitesi'ndeki tüm akıllı telefonların sinyalleri de hackerların yazılımları tarafından ele geçirilmişti.
Herkes hâlâ telefonunu kullanabiliyordu ancak telefonlarında ortaya çıkan küçük pop-up penceresi kapatılamıyordu.
Gecenin karanlığında bu küçük pencerelerin binlercesi Huzhou Üniversitesi kampüsünü floresan yıldızlardan oluşan bir nehre dönüştürdü. Bu yıldızların her birinin korkunç derecede tuhaf bir görüntüyle parıldaması çok yazıktı.
Xie Qingcheng tekrar telefonuna baktığında videodaki kelimelerin kuledeki kelimelerle aynı olduğunu gördü.
İkisinde de şu yazıyordu: W, Z, L, "Mendili bırak" ölüm oyunu şimdi başlıyor.
Ancak videoda her harfin altında son derece tuhaf görünümlü bir grup elektronik oyuncak bebek vardı. Küçük bebekler bir daire şeklinde oturuyordu ve dairenin dışında elinde kırmızı bir mendille sırıtarak etraflarında dönen bir kız bebek duruyordu, tıpkı çocukların oynadığı "Mendili bırak" oyunu gibi.
Kız bebek, "W" harfinin arkasında, çemberdeki erkek bebeklerden birinin arkasına mendili bırakmıştı. Küçük erkek bebek koştu, kız bebek ise yüzünde bir gülümsemeyle onu kovalıyordu.
Birden!
W'nin arkasındaki kız bebek, erkek bebeğe yetiştiğinde, parlak bir gülümsemeyle elektronik erkek bebeğin kafasını neşeyle yakaladı ve çevirdi!
Birkaç saniye sonra okuldaki tüm telefonlar bir çocuk şarkısının sıkıştırılmış ses dosyasını hep birlikte çalmaya başladı. "Bırak, bırak, mendili bırak, hafifçe arkadaşının arkasına bırak, kimse ona söylemesin..."
Sayısız telefonun hoparlörü bu tekerlemeyi tüm kampüste yankılanan tüyler ürpertici bir koroya dönüştürdü.
Bu sahneyi gören öğrencilerin hepsi daha da dehşete kapıldı ve bir araya sıkıştıkça paniğe kapıldılar. Bazıları, herkesin dışarıda bir arada kalmasının daha güvenli olduğunu düşünerek yurtlara dönmeyi reddediyorlardı; korkak öğrencilerse çoktan ağlamaya başlamışlardı.