144.2

10.5K 854 182
                                    

Saat 21.08.
Ve ben denizin dibinde oturmuş ne bekliyorum?
Kendime bunu soruyorum.
Ne bekliyorsun Aden?

Akmış göz yaşlarımı sildim ve dalgaları izlemeye devam ettim.
Tenha bir kuytu köşede olduğumdan elin sapığı gelse de sinirimi ondan çıkarsam keşke demiyorum değil.

Neyse.

En son ne bekliyorum mu demiştim?
Tabii ki de anonimimi bekliyordum.
Hiç görmediğim, hiç tanımadığım birini. Aslında hiç tanımıyorum demek haksızlık olurdu. Çünkü klavye arkasındaki kişilik insanın gerçek kişiliğidir genelde. Ama dış dünyada kimse o kişiliğini kullanamaz. Gördükleri neye yönlendiriyorsa onu kullanır. Neye özeniyorsa ona benzer.

Anonimim beni görmemiş olsaydı ona olan güvenim tartışmasız kat be kat fazla olurdu. Sebebi şuydu ki hakkında hiçbir fikrin olmadığı kişiye karşı dürüstsündür. Hiç tanışmayacağın birine karşı. Seni hiç yargılamayacak olan. Güzelliğine veya çirkinliğine bağlı olmadan seninle konuşmakta olan biri çok farklıdır. Ben dış görünüşe önem vermem diyen insanlar, bu yargılama biçiminin kontrolünün ellerinde olduğunu sanır ama hayır. Beyin otomatikmen damgasını basmıştır ve cümleleri ona göre kurar. Böylece sen sadece yine kendini kandırmış olursun.
Ama anonimim benim hakkımda görünüşümden tut bir çok şey biliyordu.
Ve bana karşı ne kadar dürüst olacaktı merak ediyordum.

Çok komik değil mi?

Bir daldım mı pir dalıyorum.
Neyine düşünüyorsam.
Bu güne kadar düşündüm de ne oldu?
Her şeyi batırdım.

Omzuma bir el dokununca misafirimin geldiğini anladım. Gözyaşlarımın kaynağına ket vurdum direkt. Bir başkasının yanında asla ağlamazdım.

Kafam eğik bir şekilde ona döndüm. O istemediği sürece başımı kaldırmayacaktım. Meraktan geberiyor olsam bile yapacağım son şeydi.

O yüzden ağzımı açmadan başımı göğsüne yasladım.
Şimdi diyeceksiniz ki bu duygusal anda aklımdan ne geçiyor.
Söylüyorum.
Göğüs kasları efsane.
Ya ben kendi kalıbıma tüküreyim.

Durumuma bak düşünceme bak.

Salak bir şekilde kıkırdayınca onun da hareket eden göğsünden güldüğünü hissettim.

"Selam Hades. Eğer bu sen değilsen beni denize it. Sensen saçımı çek."

Eli saçımı okşayınca ayağına bastım.

"Çek dedik okşa değil yufka yürekli ezik çocuk."

Saçımı çekercesine tuttu ve beni önüne alıp ilerideki çimenlik alana doğru ilerledi.
Dünyanın en garip şeyini yaşıyordum şuan sanırım. Tanımadığım biri ile akşam vakti, sahilde, onun yüzüne bakmadan, sesini duymadan oturuyordum.

Malım ben ya. Direk mal.

Çimenlere ellerimi geçirmiş onları yolmak ile meşguldüm. Her bitkinin ucunda olan oksin bunların kökünde olduğundan tekrar uzayacaklardı zaten. Öğk. Biyoloji siktirip git mümkünse. Seni hayatımdan sildim ben.

"Bazen hiç diyor musun lanet olası her bok neden benim başıma geliyor diye?"

Telefonum titreyince bana mesaj attığını anladım.

Hadesinselenası: Başına gelen şeylerin seni götüreceği yeri bilemezsin. O yüzden onlara da bir şans ver.

"Bu öyle bir mesele değil. Öhm, şey diyeceğim ya: sırtımı sana yaslasam azar mısın?"

Hadesinselenası: Ahahahhshwjejwjewod.
Hadesinselenası: Oha yani o kadar da abaza değiliz.
Hadesinselenası: Her ne kadar seni kaslarımdan uzak tutacağım demiş olsam da hadi gene iyisin yaslan bakalım.

StalkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin