9.2

546 35 3
                                    

"Bu ne?"

"Ne ne?"

"Aden kör müsün koltuğun ortasında parçalanmış duran ayakkabım neye benziyor?"

"Aynı az önce dediğin gibi parçalanmış bir ayakkabıya Alparslancığım."

Kızgın bir şekilde iç geçirip kollarını kavuşturacak gözlerini gözlerime dikti. "Aden."

Hemen dudaklarımı büzüp bakışlarına karşılık verdim. "Ama Alparslan, ama böyle yapma. Biliyorsun bizim evladımız çiftleşme döneminde strese giriyor. Sonuç olarak da eşyalarımıza göz koyuyor. Zeki canlı ayakkabı dolabını açıp senin ayakkabını bile bulmayı başarmış. Evlat değil mi işte her hali ile sevilir."

Aramızda geçen on saniyelik bakışma sonucunda kocam pes etti ve nefesini umutsuzca dışarı verip bakışlarını benden kaçırdı.
"Bu hayvan böyle ise bunun insan versiyonu kim bilir neler çektirecek bize... En iyisi iki üç tane yapalım yeterli."

Kendimi tutamayıp bir kahkaha patlatırken koltuğun boş kısmına yığıldım. "Bunu diyen adam bir zamanlar bana on tane fikri vermişti. Yüce rabbim nasıl da öğretiyor insana işte."

Gözlerini kısıp bana somurtan Alparslan'ın yanağına kısa bir öpücük kondurup hakikaten de koltuğun ortasında duran rahmetli ayakkabısını aldım. Ah ah Uykucu, iyi ki büyüdün iyi ki çiftleşeceksin diye kuduruyorsun. Hayır ben bile bu kadar azıtmamıştım vakti zamanı. Ya da bilemedim de neyse.

"Akşam yemeği için bir yere gidelim." Yatak odasına gitmeden önce koridordan bana seslenen kocama geri seslendim ya da bağırdım diyebiliriz.

"YETER Kİ SEN İSTE YİĞİDİM." Evde yemek yoktu ve kesinlikle mutfağa girip bizi zehirlemeye çalışmayacaktım. Yemek yapma becerimin olmadığı gerçeğini es geçersek, düzenli olarak yemeklerimizi Hatice Abla yapmaya geliyordu. Bu eve taşındığımız günden beri de diyebiliriz. Kendisini bana bulan insan da Hera, namıdiğer her halt ile nasıl alakası olduğunu anlayamadığım ablamdı. Onu da görmeyeli baya olmuştu. Her neyse, Hatice Abla bu hafta izindeydi o sebeple Alparslan ile restoranlarda falan yaşıyorduk. Hatta aşırı zeki olduğumuzdan bizimle buluşmak isteyen herkesi bu haftaya sıkıştırmış, bu sayede ev buluşmalarında beleşe yemek yiyor, restoran buluşmalarında da hesabı millete kitliyorduk. Kesinlikle fakir olduğumuzdan falan değildi, sadece insanlara bir şeyler kitlemeyi sevmeye başlamıştım.

Koltuktan kalkıp yatak odasına yöneldim. Alparslan yatağa oturmuş telefonuna dalmıştı, kendisini instagram karadeliğinde rahatsız etmeyip giyinme odasından üstüme uzun bir kazak geçirdim ve dolapta duran diz üstü çizmelerimi çıkardım. Tabii ki de onları burada giymeyecektim, benim evimde pis ayakları ile gezebilecek tek canlı Uykucu idi. Çizmeleri bir kenara koyup banyoya geçtim ve bana acınası gözler ile bakan tarağımı elime alıp savaş verircesine saçlarımı taradım. Kesinlikle kibar bir insan değildim ve zavallı saçlarım senelerdir bundan dolayı fazlasıyla çekmişti.

Aklım tarağım ve saçımın cebelleşmesi ile meşgulken ensemde hissettiğim nefesle anlık kalp krizi geçirdim. "Resmen iki senedir evliyiz, arada hala varlığını unutuyorum. Yemin ederim mezun olamazsam sebebim B vitamini eksikliğidir bak, söylüyorum."

"Ben nedense B vitamini değil de akıl sağlığı eksikliğinden dolayı unuttuğunu düşünüyorum bu gerçeği. Mezun olamama sebebin ise kesinlikle dersleri ekip 7/24 Bilge'ye tacizde bulunmandır."

Ah belki bu detayı da atlamıştım. Aman canım ne bileyim ki ben, hayatımız akıp gidiyordu, garipti, korkunçtu ama gerçekti işte. Neredeyse bir buçukuncu sınıfı tamamlamış bir endüstri mühendisiydim ki kesinlikle derslere gitmek ve etrafımda 'mezun olunca zengin olacam' triplerinde dolanan öğrencilerle aynı oksijeni paylaşmak fazla yorucuydu. Kardeşim zengin ol veya olma gerçekten umursadığım şey bu değil fakat neden kurduğun her cümlenin sonu para olarak bitiyor söyler misin? Eh kendi bölümümün insanları bu kadar katlanılmaz olunca ruhu fakir inşaatçılara bulaşmıştım. Ki bu öncelikli olarak Tuğrul daha sonra da Bilge en sonunda da kocam olan Alparslan oluyordu.

StalkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin