Derin nefes alıp veriyorum, veriyorum, veremiyorum.
Hayatımın bu evresi gidiyor olamaz. Ellerimden kayıyor olamaz.
ÖĞRENCİLİK HAYATIM BİTİYOR OLAMAZ.Giyinme odamızın ortasında mezuniyet elbisemi giymem gerekiyorken aynadaki yansımama mal mal bakıp duruyorum.
Aman Allahım buna hazır falan değilim, mezun oluyoruz."Alparslan, ben korkuyorum. Okulda çay içmeyi bırakıp dışarıda nasıl dört katı fiyatına çay içeceğim?"
"Aden hayatım, tek derdin bu ise halletmek pek zor değil. Termos ile dolaşırız en kötü. Tabii yakın gelecekte ofisinde olacağını var sayarsam çayını beleş içeceksin gibi gözüküyor ama olsun."
Gözlerimi devirdim ve henüz atletini giydiği için açıkta olan omzunu ısırmak adına parmak uçlarımda yükseldim. Yaklaşık 18 diş izi bıraktığıma emin olup geri çekildiğimde artık cevap verebilirdim: "Aynen Alparslan, teşekkürler, tek derdim çaydı yoksa hayatımızın yeni evresine duyduğum korku değil. Üstünü örtmek için falan kullanmıyordum çay meselesini."
Sırıtıp koluma uzandı ve beni kendisine yapıştırdı. "Hmm, ben de kesinlikle anlamıyorum bunu bahane olarak kullandığını. Çünkü gayet salağım ve seninle evli falan değilim ve seni tanımıyorum. Kendi dört senelik karımı, on altı senedir aşık olduğum insanı."
Haklı olduğunu bildiğim için kendimi meseleden seviyeli bir şekilde çıkarma yolunu tercih ettim. O da kendisinin dudaklarına kısa bir öpücük kondurmaktı. Öpüşmeyi bitirsem de yüzümü yüzünden çekmeden konuştum: "Gereğinden fazla mantıklı konuşmayınız Alparslan Bey."
Sırıtmam yüzüme yerleşirken ona göz kırptım ve askısında ütülenmiş duran elbiseme uzandım.
Yemin ederim herhangi bir konuyu kapamanın en işlevsel yolu buydu ya. Kavgada, sen mi haklısın ben mi haklıyım evresinde, kıskançlıkta, kısacası nefes alıp verdiğin sürece ikilem olan her konuyu öpücükle sonlandırabiliyordunuz.
Evli olmak mükemmel bir şeydi.
Yarım saat sonra Alparslan jilet gibi takımı üstüne çekmiş, ben de siyah ama fazla aşırıya kaçmayan elbisemle koluna girişmiştim. Alparslan Bey'in kafasına az da olsa yaklaşmak adına 12 santim topuklu giymiştim ve bu sebeple tüm gece dayanağım olacaktı kendisi. Adam 1.90 ben ise 1.65tim arkadaşlar. Şu halimle anca 1.77yi görebilmiştim o da köpek Beril'in boyundan bir santim kısaydı zaten.
Ay Beril dedim heyecan yaptım. O manken kılıklı varil de gelecekti mezuniyete. Malum hayatının anlamı olan benceğiz mezun oluyordu. Dur bakayım kimler geliyor şimdi: kişi başı dört bilet verdiler, Alparslan tarafından annesini, babasını, ortanca kardeşini ve Cenk'i çağırdık; benim tarafımdan Beril'i, Tuğrul'u, belki de gelebilirse Hera'yı ve saygıdeğer ustam Yavuz'u çağırmıştım. Bir de Bilge'de bizimle mezun oluyordu, onun da ailesi falan vardı.
Bir anda aklıma gelen şeytanlığımı unutmadan hemen paylaşmak için Alparslan'a döndüm.
"Alparslan karının bugün yaptığı şerefsizliği bilmek ister misin?"
Alparslan derince iç geçirip bana umutsuzca baktı. "Söyle Adenciğim, söyle bakalım."
Arabanın yolcu kapısını benim için açtı. İçeriye geçtim ve onun da binmesini bekledim. "Senin sinsi karın, Tuğrul çıldırsın diye Beril'e kırmızı elbise giydirtti. Çünkü o salağın zayıf noktası buymuş. Bunu neden yaptığımı sorarsan gayet haklı olarak: Tuğrul ve Beril artık yüzükleri takmalı. Bir de Tuğrul geçen naneli limonatamı içemeyeyim diye içine tükürdü."
"İçimden bir ses Tuğrul'un tükürmesine sebebiyet verecek başka bir hareket daha yaptığını söylüyor ama bu sesi arkalara bir yere gömeceğim. Diğer meseleye gelirsek aferin karıcığım, hayattaki derdinin bir tek bu olarak kalmasını temenni ediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stalker
HumorHayata bir Aden Rose Heard molası. Tanıtım: Nasıl olmuştu ben de bilmiyordum. Senelerin stalker'ı ben, sahte hesabımdan sahte bir hesap tarafından stalklanmış ve ifşa yemiştim. Şaka gibiydi. İsminin hatırına cevap verdiğim sahte hesabı hayatıma alma...