Stalker

100.9

-Ithafı unuttum aqqjdmqnsk-
-Hey sen alıngan şey seni al bölüm sana Elfzmrl -

Kapım hayvan gibi çalınırken gözlerimi açtım ve yüzümde hissettiğim şeyi ittirdim.

Sabah sabah ne oluyor anasını satmayayım?

Beril'in ayağı da yüzüme kadar gelmiş lanet olmasın.

Yataktan sürünerek kalkmayı başardım ve kapıya ulaştım. Uykuma sıçan kişinin ben de ağzına sıçacağım aq.

Kapıyı açıp karşımda lacivert bir tişört görünce aklıma kafamı kaldırmak geldi. Yeni uyandığım için beynim biraz slow motion çalışıyordu.

1.94 lük boya sahip Tuğrul'un yüzüne bakabilmek için boynumun eziyet çekmesi gerekiyordu maalesef.

"Ne bok istiyorsun kalıbını sevdiğim? Uykumu sıçmık ettin."

"Neden telefonunu açmıyorsun o zaman gerizekalı?"

Her zaman sessize aldığım telefonumu açmamış olmam pek anormal değildi. Yani ne bileyim... Sesli moddayken geriliyordum anlıyor musunuz? Sanki çok mühim bir anda mesaj gelecek ve çıkan ses tüm ortamı katledecekti. Veya titreşime alsam masa öyle bir titreyecekti ki kırılacaktı. Falan filan feşmekan işte.

"Sessizdeymiş."

Elinde tuttuğu gazeteyi kafama vura vura içeri geçti ve kendini koltuğa attı.

"Çok ses çıkarma Beril uyuyor ona göre. Ve sabah sabah ne kafama vuruyorsun olum? O vuruşlarla senden fazla olan ve her şeyde seni geçmemi sağlayan nöronlarımı azaltabileceğini düşünüyorsan çok yanılıyorsun ezik bebe."

"Ezik bebe diyorsun... Peki..."

"Sus. Daha fazla konuşma. Ablan 8 binde ULAAAAAAAN."

Dün yaşadığım hengame sırasında Tuğrul'a haber vermeyi unutmuştum tabii.

"Tebrik ederim seninle gurur duyuyorum."

Kötü kadın kahkahamı atıp yanına oturdum.

"Böyle ezilirsin seni ezik bebe."

"Amk söyleme şunu kusacağım. Gören sanacak beş yaşındasın. Gerçi beyin yaşın 3 ama dışarıdan 18 sin bari öyle davran."

"Aklınca laf mı soktun sen şimdi lys de benden 6 bin geride kalan ezik bebe."

Yanaklarını sıkıştırıp onlarla oynarken benden kurtulmak için eliyle kafamı hafif itmesi yetti. Hayvan işte kolu bile bir buçuk metre olduğundan beni ittiğinde odanın öbür ucuna ulaşıyordum.

"Beril niye içeride?"

"Sanane be salak. Sen buraya niye geldin onu söyle ve çek git. Akşama kadar yatıp zıbaracağım."

Yüz hatları bir anda sertleşince acaba hatırlatmasam mı diye düşünmedim değil. Fakat henüz zaman makinesini bulamadığından geçmişe gidemiyordum. Yani olmuş ile ölmüşe çare yok maalesef.

"Hiç gazete okumayı düşündün mü gerizekalı?" Bu ne LAN?"

Ses tonu git gide yükselirken gözümün önünde salladığı kağıt parçasını tutup ne yazdığına baktım. Bakmaz olaydım.

Hayır hangi ara Alparslan beni yerken kamera ile yakalamayı başarmıştı bu magazinciler?
Tabii benim elim onun yanağına yerleşmişken pek de masum gözükmediğimin farkındaydım.