16.4

506 55 17
                                    

"Aden ben buna hazır mıyım bilmiyorum." Alparslan yüzünde gergin bir ifade ile bana baktığında bıkkınlıkla iç geçirdim.

"Sanki ikizlere hamileyim dedik. Alt tarafı yamaçtan paraşütle atlayacağız Alparslan. Yükseklik korkun mu vardı senin ya? Beraber disneylandde her şeye binerken fark etmemişim."

"Hayır yükseklik korkum yok fakat bu yaşta gül gibi karımla uçarken saçma sapan bir kazaya kurban gitmektense karımı alıp yatakta uçurmayı ve kazasız belasız kontrollü iniş yapmayı tercih ederim."

Ağzım kocamın fesatlığı ile açık kalırken bir müddet tepki veremedim. Sapık adam ya. Sapık.
Neyse başka türlüsü beni zapt edemezdi.
Sapığa sapık, manyağa manyak, diğer türlü bu ilişki yürümez.

"Alparslan seni var ya... Akşam ve gidelim göstereceğim ben sana. Her neyse. Tekirdağ'a kadar geldik kaldır o götünü uçuyoruz. En azından diğer türlü uçmaların devam etmesini istiyorsan. Kontrollü inişmiş peh."

"Erkeklik gururumu zedeliyorsun." Dudağını bükerek bana bakan kocam o 1.90 boyuna rağmen tam bir puppy face olmayı başardığından sırıtmamı engelleyemeden bükülmüş dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum.

"O gururun bize lazım değil, ispatlamaya yetecek yeterince aktivite yapıyoruz zaten."

Hafifçe sırıtınca artık hazır olduğumuzu anlayıp eğitmene işaret verdim. İkimizde yeni yetme olduğumuzdan ayrı paraşütlerle arkamızda eğitmenle uçacaktık.

Tabii ki benim de aklımda gerilerde bu soru olduğu gibi Alparslan da aynı şeyi düşünüyordu: Neden okulun bize vizelere hazırlanmak için verdiği ara tatilde uçmayı tercih etmiştim?

Çünkü ben işsiz güçsüz ve hayattan zevk almak adına gereksiz her atraksiyona açık olan bir insandım. Ve kocamı Tekirdağ'a götürüp İstanbul'daki hissedarlar toplantısından onu bahane ederek kaçmak da çok ideal bir seçenekti.
Hatırlatmak isterim ki gereğinden fazla sinsi ve meraklı olan o dombili Kemal ve Erdem ikilisinin bana kafayı yedirtmesine ramak kalmıştı. Adamlar sanırsam hisselerin %80inin üstüme olduğunu idrak edemeyip kendi %2lerinin derdi ile dolanıyorlardı.

Aman her neyse.

İşimden gücümden kaçmıştım işte.
Ayrıca lanet olası derslerime de çalışmayacaktım, bana kafayı yedirttiriyorlardı.

Aklımda bunları düşünürken nasıl dünyaya kendimi kapatmışsam yüzüme doğru sertçe esen rüzgarla bilincim dünyaya açıldığında önümdeki manzara ile istemsizce gülümsedim.

İnsan eli değmemiş her şey gibi olağanüstüydü.

Biraz daha önde uçuşan Alparslan'ı gördüğümde gülümsemem daha da genişledi.

Mart gelmişti. Eylül'de evlenmiştik. Neredeyse yedi ay. Yedi aydır şu canlı ile geçirdiğim her dakikada kendisine daha da bağlandığıma inanamıyordum.

Benim herhangi bir canlıya katlanma sürem yaklaşık 36 saatti çünkü. 36 saati bir dakika geçtiği an, kendisini tekme tokat uzaklaştırıp en az birkaç gün gözümün önünde bulundurmazdım. Bknz Beril ve lisede gittiğimiz iki günlük kampın gecesinde uyuduğu konferans salonunun kamera kayıtları. Evet odadan atmıştım. Evet kendisi beni dövebilecek kadar kick box bilse de odayı bana bırakmıştı. Çünkü çıkmazsa onu kuru fasulye sipariş edip hepsini gece saymakla tehdit etmiştim.

Gerçekten olağanüstü bir insandım.
Alparslan da bana katlanıyordu.

Ay yeter. Derin derin düşünüp manzaranın keyfini kaçıracak değilim.
Zaten para saçtık şu aktiviteye, en azından ödediğimize değsin.

StalkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin