64.6

2.9K 295 124
                                    

1 AY SONRA (22 AĞUSTOS 2017)  

.

Hayatta bazı şeylere hazır gibi hissedersin ve aslında sadece kendini kandırdığının farkına varmak için bu şeylerin sana kafa göz dalması gerekir.

Gerçek şu ki; insan olmak budur. Böyle yaşarsın böyle ölürsün.

Mesela bana sorsanız şirketi batırmaya gayet hazırdım. Çünkü on ikinci sınıf boyunca çözdüğüm integral soruları beyin seviyemi nirvanaya ulaştırmıştı. Bu sayede bırakın bizim küçücük şirketimizi canım istese Amerika'nın bile başına geçebilecek kadar zekiydim.

Ama o kafa göz dalma anı geldiğinde pek de öyle olmadığımın farkına vardım.

Olay şirketi batırmak değildi. 

Olay batıracağın hayatlardı. Binlerce işsiz kalan insanın geleceğiydi.  Aileleri, dostları, kendileri hepsi ama hepsi parası olan insanların umursamadan üfleyip yok edecekleri bir toz tanesi gibiydi.

Ve ben o insanlara benzemekten kaçmıştım senelerce. O insanlardan iğrenmiştim. O insanlardan intikam almak için buraya gelmiştim.

Ama alacağım intikamın başkaları üzerinde etkisi kat be kat daha fazla olacaktı.

Kısacası.

Bilmiyorum.

Babamın tüm emeklerini yok etmek ve annemin parasızlık içinde sürünmesine şahit olmak mükemmel bir seçenekti fakat değmezdi.

Masanın üstünde duran telefonumu cebime sıkıştırıp odamdan çıktım ve peşimden gelen sekretere aldırmadan asansöre ulaştım.

"Aden Hanım, yarım saat sonra hissedarlar toplantısı var."

"Katılmıyorum."

"Ama si-"

Adamın yüzüne kapanan asansör kapısının arasından gülümsedim.

Geçen bir ayda şirkette neler olduğuna kısaca değinmem gerekirse:

18 senelik hayatımda hiç görmediğim kadar baba sevgisi görmüştüm.

İşlerin nasıl döndüğünden baya anlayan biri olup çıkmıştım.

Her toplantıda aktif eleman olmaya başlamıştım.

Bu kadar.

Ben bunları elde edebilmek amacıyla mı buraya gelmiştim?
Eh. Evet.
Elde ettikten sonra ne olmuştu?

Sıkıldım.

Mantıklı düşündüm.

Ve daha çok sıkıldım.

Yani ben gidiyorum hadi bb.

Asansör şirketin girişine açıldığında spor ayakkabılarım ile resmi giyinmiş kişilere fark ata ata binadan çıktım ve önümde duran Mercedes'e baktım.

Saolun, kalsın.

Şoföre binmeyeceğimi söyledikten sonra iki yüz metre uzakta olan otobüs durağına rotamı belirleyip Levent'in mükemmel egzoz havasını içime çekerek yürümeye başladım.

Fakir yaşamayı özlemiştim.

Parasızlık daha adaletli hissettiriyordu.

Huzurla durağa vardığımda cüzdanımda her zaman akbilimi tuttuğum için aklıma şükredip gelen ilk otobüse atladım. Beni nereye götüreceği bir gıdım umurumda değildi.

Kaçır beni otobüs. Kaçır, buralardan uzaklaştır.

Bir yarım saat geçtikten sonra depresif halim yavaş yavaş normalleşmeye başladı.

StalkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin