Kafamı gömüldüğüm evraklardan kaldırıp karşımda bana gözünü dikmiş saate baktım. Tasarımında akrep ve yelkovan yerine yakut parçaları kullanan çılgın kimdi bilmiyorum ama şuan saat 22.10 geçtiği için psikopat gibi bana bakan iki yeşil gözün var olmasına sebep olmuştu.
Bu ayın nasıl geçip gittiğine dair bir fikrim yoktu. Her gece eve onda gidip koltukta uyuyakaldığımdan olsa gerek.
Ay aman, koskocaman şirket olunca entrika çevirme derdinde olan insanlar yüzünden yok o konuda içeriden bilgi sızsın yok şu ihalede kaybet, falan da filan da. Şirketi batırma planlarımı kaldırmış olduğum raflardan geri almak çok çekici gelmeye başlamıştı.
Her şeyi durdurup uzaktan bakınca şu anki durumuma... gerçekten garipti.
Öf yemin ederim şu salak üç hafta önce olmam gereken reglim aramıza teşrif etmediğinden günde yaklaşık 15 defa derin düşüncelere dalıyor, herkesten nefret ediyor, depresyona giriyor ve kendime geri gelene kadar bir saat kaybediyordum. Kendisi stres olduğumda hep gecikirdi ve o gecikince daha da stres olurdum yani sonsuz bir döngüdeydim.
Kapımın çalmasıyla gözlerimi ovuşturdum ve şuan şirkette bulunma olasılığı olan tek kişiyi içeri davet ettim. Yavuz abi, koca yürekli sekreterim. Adamcağız da benimle beraber sürünüyordu buralarda.
"Aden, biliyorum ay sonu olduğu için her şeyi bitirip öyle gitmek istiyorsun ama daha fazla geç olmadan eve gitmelisin. Şirket işleri insanı bunaltan şeylerdir. Belgelerin acelesi yok, sana sadece kontrole geliyorlar. Alt bölümde yapılan hataları daha sonra da fark etsek büyük bir sıkıntı oluşturmazlar."
Sıkıntıyla iç geçirip iki elimi yanaklarıma koydum ve yüzümü gerdim. Beş yaşındaki bir çocuk gibi kendimi canavara benzetmeye çalışıyordum. Veya Bella Hadid olmaya. Karar veremedim.
"Biliyorum Yavuz Abi. Biliyorum da yine de içimden gelmiyor her şeyi tamamlamadan gitmek."
Baya sıkıntılı bir dönemdeydik aslında. Şirketin ağırlıklı olarak yatırım yaptığı inşaat sektörü sürünüyordu ve şaka maka ne kadar büyük bir şirket olursa olsun işler tehlikeye girebiliyordu.
Bu şirkette çalışırken derdim elbette para kazanmak falan değildi. Ne bileyim şu koltuğa oturmuştum ve oturmaya devam ediyordum.
Babamdan gelmiş olan, ona da babasından ulaşan bir mirasın varisiydim.
Bunların hepsini Alparslan ile ilk tanıştığım zamanlar batırmak için zaman sayıyordum fakat şuan ayakta tutmak için geceleri harcıyorum. İronik.
Koltuğumu geriye ittirip ayaklandım ve masadaki dağınık evrakları öylesine bir köşeye yığıp çantamı toparladım. Yavuz Abi de benim hazırlandığımı görünce kendi eşyalarını toplamaya gitmişti. Hiçbir zaman beni şu şirkette tek başıma bırakmamıştı. Saat kaçta çıkarsam çıkayım. Adam sekreterden öte yoldaşım gibi bir şeydi.
Her şeyimi toparlayıp ofisimden çıktığımda asansöre yürüdük.
"Bu arada Hera İstanbul'a gelmiş. Haftaya salı, öğle yemeğinde beraber olacağınızı sana iletmemi istedi."
Evet, her şeyden daha da garip olan şey Yavuz Abi ve ablamın arasında olan ilişkiydi. Adam benim sekreterimdi ama gariptir ki ablam Hera'ya benden daha çok çalışıyordu.
"Yavuz abi, merak ettiğim bir şey var. Bundan önce Hera'nın yanında mı çalıştın? Benden daha çok onun sekreteri gibi oluyorsun bazen."
Gülümseyerek cevap verdi: "Haklı sayılabilirsin Aden. Biliyorsun çok uzun süredir bu şirketteyim. Bir zamanlar Hera da senin gibi iş hayatının başlangıcındaydı ve o zamanlarda baban beni onun yardımcısı olarak atadı. Yani evet, onun da sekreteriydim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stalker
HumorHayata bir Aden Rose Heard molası. Tanıtım: Nasıl olmuştu ben de bilmiyordum. Senelerin stalker'ı ben, sahte hesabımdan sahte bir hesap tarafından stalklanmış ve ifşa yemiştim. Şaka gibiydi. İsminin hatırına cevap verdiğim sahte hesabı hayatıma alma...