_Önceki Bölümden Kesit_
"Ben lambadan çıkan sevimli cin değilim, Alec. Gerçekleştirmem gereken üç dileğinde yok. Sadece şu durumu toparlamak zorundayım. Kabuslarında çektiğin acılar beni de tüketiyor. Başımız zaten belada... İleride bir gün belki sana yardım edebilirim. Ama bugün değil. O zamana kadar senin bana yardım etmen gerekiyor. Birazdan sana bir kitap vereceğim. Onu oku da başımızda nasıl büyük bir bela olduğunu gör."
Magnus, kolunu kurtararak odadan çıkarken olduğum yerde durdum. Dakikalar içinde elime tutuşturulan kitapla baş başa kaldığımda, yatağa oturdum. Sonrada çaresizce okumaya başladım. Hayatımın daha ne kadar dibe vurduğunu anlamam için okumam gerekiyordu.
Magnus
Elimde kaçıncı olduğunu bilmediğim bardağa, yeniden içki doldurdum. Alec ile durumumuz daha ne kadar içinden çıkılmaz bir hale gelebilirdi? Sihirbazdan kurtulma düşüncem tamamen imkansız hale gelmişti.
Üstelik kabusları, ikiz kardeşine olanlar...
O an bir şey diyemesem de olanlara gerçekten üzülmüştüm. Gerçi Alec ağladığımı görürken üzüldüğümü söylememe gerek bile yoktu. Resmen içinde olmadığım bir olay yüzünden, ikiz kardeşimi kaybetmiş gibi oturup ağlamıştım! Bu bağ gözüme giderek daha da korkutucu geliyordu.
Kafamın içinde kitaptan okuduğum kelimeler dönüp dururken, elimdeki bardağı hızla kafama diktim. Sonrada hemen bir yenisi doldurmak için şişeye uzandım. Elime aldığım boş şişeyle bakışırken, ağlamakla, gülmek arasında gidip geliyordum. Ama bu gidişle kesin ağlayacaktım. Aptal sihirbaz bütün ayarlarımın içine etmişti.
O ara koltuğumun üzerinde titreyen telefon dikkatimi dağıttığında, ekrana bakma zahmetine bile girmeden telefonu açtım.
"Nasılsın Magnus. Sihibazla seni merak ettim."
Catarina'nın sesini duyar duymaz kahkaham odayı doldurduğunda resmen sinirlerim boşalmıştı. Birazdan da muhtemelen ağlardım.
"Mükemmeliz hayatım. O kadar harika bir durumun içindeyim ki çok yakında öleceğim. Ama kesin mutluluktan öleceğim. Hayır... Hayır, hiçte mutlu ölmeyeceğim. Bana acısız bir ölüm söyle Catarina... Böyle yavaş yavaş ölmek canımı sıkıyor."
"Magnus... Sarhoş musun sen?"
"Zeki su perisine artı bir puan veriyoruz. Hadi alkışlayalım."
Telefonu kafam ile boynum arasına sıkıştırdığımda, alkışlamaya başladım. Resmen kafayı yiyordum.
"Magnus. Anladım iyi değilsin. Yanına gelmemi ister misin?
"Gelmene gerek yok, kendi kendime ölürüm ben. Bu arada bisküviye iyi bak. Gerçi benden daha iyi ilgilenirsin onunla. Kıza bağırmak dışında pek iyi bir şey yapmadım sanırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obscuration [Malec]
Fantasyİstemediği bir göreve maruz kalan ateş perisi Magnus. Kabuslarından kurtulamayan bir insan, Alec. İkisininde habersiz olduğu bağın, onları bir araya getirmesiyle ortaya çıkan kaos...