♧65♧ ÇİÇEK

497 35 2
                                    

Selamlar. Biliyorum bölüm arası çok uzadı ama evden bir şeyleri yürütmek, dışarıda olmaktan daha zor cidden. Bekleyenlerin anlamasını umuyorum.

Yeni yıla girdik. Umarım bu yıl 2020'den onlarca kat güzel olur. Mutlu seneler... Herkese sevgiler.  ❤ 💞

Yedinci Ev-Anlat Ona

Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin :) Gidişat nasıl? 

Keyifli Okumalar :)

Gölge, ben duştan çıktıktan sonra evde bulunan ağrı kesici ve morluğa iyi gelecek kremlerden, belime ve kalçama özenle sürmüş, bana ne kadar kızsa da kıyamayarak bir bebek gibi bakmıştı. Gece boyu, onun sıcak kollarında, ağrılarımdan biraz daha ayrılmış vaziyette uyumam da dinlenerek kalkmamda etkendi. Ama gözden kaçırdığım bir nokta vardı ve o da, hastanede işe başlama tarihimin bugün oluşunu unutmamdı.

Sabah, başhekimin sekreteri tarafından arınıp hastaneye çağırıldığımda da bu nedenle afallamıştım. Neyse ki, sabahın köründe gel demek yerine bu hazırlıksızlık onlar için de beklenen bir şeymiş gibi öğlene kadar bana vakit vermişlerdi.

Bugünün gelmesini evde sıkıldığım anlarda hep bekliyordum ama tatil dönüşü, hissedilen yorgunluk üzerime yeni yeni çökmüşken ya da kendimi incitmişken, neden ben diye yakınasım gelmedi desem yalan olurdu. Neyse ki telefonun rahatsız edici sesi açıktı da, işe başlamadan yeni bir kovulmanın pençesine düşmemiştim.

Gölge, benim konuşma seslerime uyanıp ne olduğunu sorduğunda, işe gitmem gerektiğini ona söylemiştim ama devamında gelecek, ağrıların var bahanesini bana sunacağını hissettiğimde de dudaklarına uzanıp onu susturmuştum. Bir bebeğe bakar gibi özveriyle bana bakmasına bayılıyordum ama beni sevmesi, bazı şeyleri de çok abartmasına sebep olmuyor desem yalan olurdu. Mesela durup durup, gece boyunca da Caner'e kurulmuştu. Onu savunuyorum diyemezdim ama ben de belamı çok kere arıyordum.

Neyse ki uyandıktan sonra kolay toparlanmış, kalkmış, evde uzun zamandır kalmadığımızdan eksik malzemeler oluştuğu için, eldekilerle yetinip bir kahvaltı hazırlamıştık. Yani ayak üstü bir tost ve kahve!

Ben kahvaltımı yaparken, bir yandan da Leyla ve bebeği merak ettiğim için annemi aramış onunla konuşmak için telefonu açmasını bekliyordum. Gölge, ayılmamız için yaptığım zift gibi kahvesinden yudumluyordu. Tostunu çoktan bitirmişti, dün ben çatlayasıya kadar erken bana baktığı için, benden çok acıkması doğaldı. Ben çene çalarken vakit geçiriyordum. Sonra da öğleden sonra da yemek vakti kaçacağından hastanede aç kalacaktım. O uyanmasa da olurdu aslında, aynı evde yaşamak illa her an aynı düzende yaşayacağımız anlamına gelmiyordu ama yatakta bensiz uyumayı genelde sevmemesi bu durumu gerekli kılıyordu. Hem beni hastaneye bırakacağını söylediğinde ona karşı gelmemiştim. Zaten devamında da arabayı teslim edecek ve mekânlarını kontrol etmek için Yeraltı'na geçecekti. Tatil ikimiz için de çok güzeldi ancak geri dönüş, gerçekleri de her zaman olduğu gibi hızla önümüze sunuyordu.

Annem telefonu cevaplayınca, tostumu tabağa geri bırakıp, yerimde doğruldum. "Alo?"

"Anne ne yapıyorsunuz?"

"Oturuyoruz annem, sen ne yaptın?" Kahvemden bir yudum aldım.

"Hastaneye gideceğim bugün ya, çağırdılar. Yoksa yanınıza gelecektim, ne zaman çıkıyorsunuz?" Karşı tarafta bir takım sesler oluştu. Annem bilgiyi teyit etmek için Leyla'ya sormuştu galiba.

"Doktor öğleden sonra çıkarsınız dedi." Derin bir nefes aldım. "Oh şükür. Bir sorun yok yani?"

"Yok kuzum, hadi hayırlı olsun sana da. Sonunda evde tembellik etmekten kurtulacaksın valla sevindim." Annem ve babam ben canım çıkana kadar çalışsam nedense memnun oluyorlardı. Bu bana verdikleri emeğin boşa gitmemesinden kaynaklıydı galiba.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin