Selam arkadaşlar, nasılsınız? Keyfiniz ve sağlığınız umarım yerindedir.
Yine uzun aralar verdikten sonra dönmek zorunda kaldığım bir bölüm oldu. Umarım okur ve seversiniz. Mafya Bey adlı textingi yazarken ona kapılıp gidiyorum. Yavrucuklarım hep aklımda tabi.
Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin, öpüyorum. <3 :*
Keyifli Okumalar :')
Instagram: @tamamyayazar
ATE-Diğer Yarım
13.HAFTA
Kızlar, kendilerini düşünmeye, kendilerine bakmaya ve güzellikleriyle övünmeye devam edebilirlerdi ama benim aklım fikrim bebeklerimdeydi.
Arada bir yokladıkları bana, verdikleri hafif sızıya rağmen, Damla'nın hafta sonu beraber takılalım önerisiyle bir alışveriş merkezine gelmiştik.
Kızlar, sezon bitimindeki indirimleri kovalıyor, soğuyan havaya ayak uydurmak adına, kışlık kıyafetlere de bir göz atıyorlardı. Beni de, yakında evdeki kıyafetlerin sığmaz sana şimdiden önlemini al, soğuk havalarda da çıkmazsın kendine dikkat et diyerek yanlarına almışlardı ama ben girdiğimiz her mağazanın bebek kısmı var mı diye bakmadan duramıyor, şimdilik alışveriş yapmasam da nerede ne var lazım olur diye kafamda bir not defterine karalamalar yapıyordum. Kızlar tamamen bana bakmazken de bebek kıyafetlerinin dokusunu elimde deniyordum. Yavrularımın narin tenlerine zarar verecek her şeye düşman kesilecekmiş gibi de katı hareket ediyordum.
Bebeklerime alacağım ilk kıyafetlerde, babalarının da yanımızda olmasını isteme gibi iflah olmaz romantik düşüncelerim yüzünden de tam anlamıyla sepete bir iki parça eşya atamıyordum. Hep 'Ayyyyy,' nidalarıyla, 'Bu ne güzelmiş,' 'Benimkilere de ne yakışır,' serzenişleriyle, gözlerimle ve ellerimle severek yetiniyordum. Üstelik bir kız kıyafeti bakıyordum bir erkek. Hepsinin de kendine has güzelliğine aşık oluyordum. Ya ikisi de kız olursa. Ya da ikisi de erkek? O zaman ne olacaktı bana? İçimde mi kalsındı diğer renklerdeki kıyafetler? Kalbimi kırardı.
Her gün sağlık, sağlık, sağlık diye direten ben değilmişim gibi, bir de Bengü Hanım'ın çok yakında kendilerini gösterecekler müjdesiyle cinsiyet düşünmekle kafayı bozmuştum. Bazı haftalar beklediğimden hızlı geçiyordu çünkü. Kalanları da bu hızda tüketirsek, doğum bile gelir çatardı, yetişemiyordum.
Bir de bu durumu diğerlerine çaktırmamaya çalışmak vardı çünkü ben Elvin'e nasıl durmaksızın kıyafet hediye aldıysam, şimdiden bayılarak sevdikleri bebeklerime hediye almak isteyen bit teyzesi, halası ve yengesi de vardı. Eee ilkler insan hayatında önemli olduğundan, bunu da anne baba olarak ben yapmak istiyordum. Sonrasında ne kadar hediye gelirse kabulümdü valla. Çünkü benimkiler bir değil iki taneydi. Bir noktada daha fazla eşyaya ihtiyacımız olacağı kesindi.
Şevklerini kırıp hayır demektense de, şimdiden kimseye çaktırmadan vakit geçiriyordum işte. Saatlerdir mağaza mağaza dolaşırken ayaklarıma inen kara sular ve belimdeki zonklamalar da buna değen tek şeylerdi.
"Nereye kayboldun?" diyen Deniz'in sesi, arkamdan gelince havaya sıçradım. Başparmağım damağıma vururken hızlı hızlı, hızlanan kalbimi de tutuyordum. "Ödüm koptu!" dedim sitemle. Deniz, hamile olduğum için umurumda değil diyemedi.
"Kusura bakma yengoş," demekle yetindi. "Ne yapıyorsun burada? Valla girdiğimiz her mağazada çocuk gibi kayboldun. Bir tur da seni aradık çıkmadan."
"Dikkatimi daha farklı modeller çekiyorsa, sizinle aynı giyinmek istemiyorsam benim sorunum mu?" dedim panikle. Bir şeyleri açık etmemek için sivri dil mekanizmasını öne sokarak. Yalan konusunda berbattım. "Aaa, daha neler canım. Pişti olmayı hiç sevmem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
Genel KurguTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...