♧30♧ YENİDEN

1.2K 75 18
                                    

Mavi Huydur Bende- Gidelim Buralardan

Keyifli Okumalar :)

İş çıkışı yine yorgun argın eve döndükten sonra gündelik raporumu vermek için annemi aramış, iyi olduğumu söylemiştim. Onun buraya kadar gelip, ben konuşmayınca eli boş dönmesindense son birkaç gündür bu yöntemi bulmuştuk. Benim iyi olduğuma inandığında zorlama yapmıyordu. Benim de böylesi işime geliyordu. 

Kısa bir duş alıp, saçlarımı hafifçe kuruttum. Kısa bir şortla, askılı bir bluz giymiştim.  Öğle yemeğinde fazla yemiştim bu yüzden açlık hissetmiyordum. Kendimi engellediğimi söylesem de bugün şımartmak adına gelirken marketten çikolata sosu almıştım. Ne kadar mevsimi geçmek üzere de olsa bir manavdan bulduğum çileklere de karşı koyamamıştım. Bir kaseye boşalttığım çikolata sosunu ve yıkadığım çilekleri elime alıp, televizyonun karşısına geçtim. Başladığımız komedi dizisinden kaldığım bölümü açtım. Bir yandan da çilekleri sosa batırıp batırıp tek lokmada ağzıma atıyordum. Sanki bir krizin ortasındaydım, yedikçe yiyesim geliyordu. Diziden bir bölüm bitirmiştim ve iyice olduğum yere yayılmıştım ki zil çaldı. Gözlerimi devirdim. Saat dokuza geliyordu. Bu saatte gelenin Damla'dan başka biri olduğuna inanmıyordum. Ağır ağır yerimden kalktım. Elimdeki kaseleri, ortadaki sehpaya bıraktım. Kız sanki sabahları beni görmüyor gibi, akşamları da sık sık uğruyordu. Yine de ona kızamıyordum, attığı tokatla beni gerçekten dünyaya geri döndürmüştü sanki, o günden beri taviz vermeden çalışmaya devam ediyordum en azından.

Baş parmağımda kalan çikolata sosunu yalarken, kapıyı açtım. Ya Damla ben görmeyeli çok değişmişti ya da ben dizi izlerken uykuya daldığım için bir rüyanın ortasındaydım. Parmağımı bile ağzımdan çekemiyordum. Kal gelmişti sanki.

Bir alışkanlığı değiştirmek, zaman zaman da unutmak için geçecek ideal sürenin 21 gün olduğunu söylerlerdi. Cansız bir nesneyi belki, peki ya bir insanı unutmak için geçecek sürede de bu kadarı yeterli miydi? Tam da bu anın içinde ben hiç sanmıyordum.

Gölge, onsuz geçen, sayıların bir oyunu gibi tam 21 günün sonunda, sanki kendi de bir şeyleri unutmuş gibi kanlı canlı ve gördüğüm kadarıyla sapasağlam karşımda duruyordu. Değişen tek yanı birkaç beden zayıflamasına neden olacak kilo kaybı gibi duruyordu. Hoş ona desem de ben de bu sürede epey kilo kaybetmiştim, yeni toparlıyordum.

Diğer elimle, kapı kenarına tutunmasam belki de çoktan bayılmıştım. Bu an gerçekti. Yaşadığım heyecanın haddi hesabı ve buna bağlı tarifi yoktu. Yollarımızın tamamen ayrıldığını düşündüğüm onca günden sonra,  onu kapımda görmek bana ne kadar inkar etmek istesem de ilaç gibi gelmişti. Özlem, bir terazinin iki kolunda ağır basan taraftı ama habersiz çekip gidişinin bende bıraktığı yakıcı his ve endişe duygusu da, ağır basmak için kalbimle amansız bir savaşa girmişti.

Sessizce birbirimize baktığımız birkaç dakikanın sonunda dudaklarını ilk aralayan o oldu. O an için evde benden başka birinin olmayışına şükrettim. Yoksa bu karşılaşmanın yarıda kesileceğinden emindim. Artık ailemin ona olan tutumunu kestiremiyordum ama pozitif olmadığı da kesindi. 

"Merhaba."

Ben de bir şeyler söylemek için ağzımı açtım. Öncelikle parmağımı indirmem gerekmişti. Ama tek yapabildiğim, derin bir nefes almak oldu. Kapı ağzında, ben şaşkın o çekimser daha ne kadar bekleyecektik bir fikrim yoktu, bu yüzden konuşamamanın telafisini biraz yana kayarak yaptım. Gölge bir adımla içeriye girdi. Kapıyı kapattım. Daha sonra kendime yakışan bir şekilde davranmak adına sakinleşmeye çalıştım.

"Merhaba."

"Rahatsız etmiyorum değil mi?"

Gündelik konulardan konuşup, her şey normalmiş gibi, direkt sohbet muhabbete mi girecektik? Devamının nasıl geleceği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Bunun yerine kafamı iki yana salladım.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin