!!!DUYURU!!!
ARKADAŞLAR, PROFİLİMDE EN FAZLA BİRKAÇ PARTA AYRILMIŞ OLARAK SINIRLI KALACAK, AKLIMA GELEN AŞK HİKAYELERİNİ YAZACAĞIM KISA HİKAYELER ADLI BİR HİKAYE YAYIMLADIM. BEĞENECEĞİNİZE İNANIYORUM, FİKİR ALIŞVERİŞİ DE YAPABİLİRİZ, BAKABİLİRSİNİZ. ❤
Mor ve Ötesi- Araf
Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. En uzun bölüm oldu. Keyifli Okumalar :)
Yarın kelimesi, onun ağzından, o an için duymak istediğim son kelime olabilirdi. Bunu gerçekten beklemiyordum. Belki birkaç hafta sonra olsa, kendimi hazırlayabilecekmişim gibi. Bir an için bunu duymayı hiç istemediğimi de fark etmiştim. Ama sorulardan ve cevaplardan kaçarak ne elde edecektik, gerçekleşecek her olay zaten bir köşede bizim için zamanını bekliyordu.
Beni tanımaya başladığı, aslında birbirimizi bulduğumuzdan beri geçen, üç aylık bir sürenin yanında, Gölge'nin on yılını, yani benden kırk kat daha fazla ayını verdiği bir işi vardı. Bu işte, her gün dövüşe çıkmadığını tahmin ederek, bildiğim gibi, Yeraltı'na girdiği günden itibaren bunun için yetiştirildiğini ve bu yetiştirilmeyi kendisinin de istediğini biliyordum. Kim bilir antrenman adı altında, hazırlanmaya başladığı ilk zamanlardan bugüne ne zorluklar çekmişti. Bu tempoyu korumanın da zor olup zaman aldığını biliyordum. Aldığı kalıcı ya da geçici fark etmeksizin yaralar, bereler, belki ben görmediğim için bilmiyordum ama ancak birkaç ayda düzelen vücut kırıkları... Belki çok daha ciddi olan ama geçmişte kaldığı için benim önemsemeyi aklıma getirmediğim ve onun canını yakan tüm darbeler? Bunları da küçümsemeyi, kendime hak olarak görmüyordum.
Birinin hayatına karışmak, karşımdaki bana yapsa galiba en nefret ettiğim hareket olurdu. Ama şimdi, sevdiğim adamın gözlerine bakarken 'yapma, çıkma maçlara, bu işleri bırak' demeyi galiba her şeyden çok istiyordum. Sanki sadece benim bir sözümle, kabullenip tamam diyecekmiş gibi. Belki o tamam demeyi istese bile bunun olmayacağını belirten diğer etkenler vardı. Çevrenin etkisi, talebin fazlalığı, belki maçlarla ilgili anlaşmaları bile vardı, her şeyin bir günde biteceğini düşünmek pek akıl kârı iş değildi.
Onun hakkında yerli yersiz bir sürü endişenin, beni karşısına en güçsüz rakibi çıksa bile ele geçireceğini biliyordum. Ama şansına bu zaman kadarki rakipleri de hep tutulan, iyi dövüşen insanlar olmuştu. Tabi bunda, maça katılmasına izin verilen her dövüşçünün zaten güçlüler arasından seçildiği etkeni de olabilirdi. Elbette bu daha mantıklıydı.
Altta oynanan maçtan gelen gürültüler bile, artık kulağımda sinek vızıltısı kadar az duyuluyordu ama bir o kadar da sinir bozucuydu işte. İçinde bulunduğumuz mekanda şimdi bile oynanan bir maç vardı ve sanki çok keyifliymiş gibi buna deliren insanlar. Gölge, elimi tutup kendime gelmeme yardımı olacakmış gibi sıktı. Dudaklarımı ne zaman stresle çiğnemeye başlamıştım farkında değildim ama diğer eliyle de dişlerimin altından dudaklarımı kurtarmıştı. Dudaklarıma değen parmaklarına odaklanmaya çalıştım.
"Sana bu yüzden söylemek istemiyorum işte."
Birkaç saniye duraksadık. Gözlerinde bu dediğinin gerçek olduğunu görebiliyordum. Ama benden bir şey saklamasını, ne konuda olursa olsun kesinlikle istemiyordum.
"Neden?"
"Mihre, çıktığım ilk maç olmayacak ki, gereksiz yere endişelenmeni istemiyorum. Ama başladın bile endişelenmeye."
Kafamı iki yana salladım. Okları benim üzerime yöneltemezdi.
"Gereksiz olacağını ne biliyorsun, seni gördüğüm her maçında başına bir şey geldi. Yaralandın! Yarınki rakibin kim, küçümsenecek biri mi? Elli kiloluk, tek kolunda havada döndürebileceğin biri mi? Elbette değil, o zaman bana endişelenme deme!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...