Selamlar. Keyifler nasıl?
KISA HİKAYELER'DE, Devran'ın Döndüğü Nokta adlı devam bölümünü yayımladım. Bakabilirsiniz. Beni zorlayan bir bölümdü bakalım beğenecek misiniz?
Yiğit Mahzuni-Zalim
Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. Motiveee :D Keyifli Okumalar :) 💖
Düşündüğüm ilk şey 'Ne alaka?' oldu. Deniz ve önceden kurulduğu belli bir plana dahil olup kaçırılması, ne alaka? Hemen ardından dönüp kendime baktım. Peki, ben ne alakaydım? Ben bunları zaten hayatımın zorlu bir dönemecine girmişken, yaşamak zorunda mıydım? Böyle bir olayı herhangi biri yaşamak zorunda mıydı? Sanki kolay ve basit bir şeydi! Buna, Deniz'in değil de benim katlanmam durumu hafifletiyor muydu? Ya da onun değişiklik veya yanlışlık dediği şeyle, şansları dönüp beni kaçırmaları bu kadar basit miydi?
Çok değil, saatler önce abim, buranın, yani Gölge'nin dünyasının; karanlık yanlarını önüme sürmüştü. Bense, pembe hayallere çok inanan biriymiş gibi her şeyin geride kaldığını savunmuştum. Ama şimdi düştüğüm durumu neyle savunabilirdim?
Yine çok değil, aylar önce işlerin içine ilk kez girdiğimde de değil ama belki, birkaç yıl önce bana birileri seni kaçıracak, rehin alacak; bunu ikinci kez bile yaşayacaksın deseler, galiba aklım yerinden çıkardı. Ya da komik bir eşek şakasıdır der, güler geçerdim. Gölge'den önce hiç kötülükler arasına girmemiş, karanlık sokakları bu denli ezber etmemiştim.
Sıradan yaşantımda, annem ve babamın güvenli kanatları altında; bu gibi durumlar bana sanki milyarlarca kilometre uzakta durumlardı. Onların meslekleri gereği, silah görmemiş değildim belki ama hiçbir zaman, silah tutan elleri bir masuma doğrulmamıştı bunun metaneti vardı üstümde. İnlerine çomak soktukları, yine kötü bilinen insanlar bile bunu kullanmaya kalkmamıştı, beni ya da abimi işe karıştırıp kaçırmamıştı mesela. Ama diğer tarafta, Yeraltı'nda, işler başka şekilde, daha kötü ilerliyordu.
Sanki yaşadığım şehirde kötü olaylar hiç yaşanmıyordu, bunu resmen unutmuştum. Tüm odağım burasıydı. Hem de en kötülerinin yaşanılabileceği bir şehirken. Bizim girdiğimiz dünya da, o şehre aitken. Hiçbir kötü, sanki beni ablukası altına alamazdı, çünkü benim kimseye zararım dokunmazdı. Birilerinin yanında saf tutmam önemsizdi. Ama şimdi karşımda duran, sıradan suratlı adama(!) bakarken yanıldığımı yeni fark ediyordum.
İşin kötüsü, ondan korkmuyordum. Ne ondan ne de işbirlikçisi olarak, beni Mahzen'in kapısında yakalayandan! Önceden aklımı çıkaracak dediğim şeyler, bende alışkanlık yapmış gibiydi. Kedi canlıydım, nazımı niyazımı herkese geçirmeye çalışırdım ama darp edilmiş halde, ben baygınken başımdaki yara nasıl oluştu bilmesem de, bu yüzden ağrısı hiç geçmezken hem de, ağlamıyordum bile. Oysa, aşk için çıldırmış gibi ağlayan da bendim. Bu farkındalık, beni, hepsinden daha fazla ürkütmüştü.
Dik duruyor gibi gözükmemde ve ilk andan itibaren aklımı yitirecek gibi korkmamamda, aslında neyin etkisi olduğunu da kesinlikle biliyordum. Gölge... Hayatıma sorgusuzca ve ondan bağımsız bir şekilde birden girdiğinde; beni bu kadar değiştireceğini kesinlikle tahmin edemezdim. Ama şimdi, beni bir usta gibi ince ince işlediğini ve alışmamdaki payını görebiliyordum. Her zaman sözleriyle olmasa da, hareketleriyle hissettirmişti. Kritik anlarda bana olan inancı, güveni ve benim zekâma, cesur adımlarıma, dikbaşlılığıma duyduğu hayranlık; kendimi çok güçlü hissetmeme sebep oluyordu. Karşımdaki adam demeye utandığım insan, benden bir tepki bekliyordu. Bense yine kendi dünyamın çıkmazında debeleniyordum.
Karşımdaki herif, Deniz'in adını söylediğinde yaşadığım şok, kelimelerle anlatılamazdı. Ondan dolayı, ruh görmüş gibi kalakalmam normaldi. O da bu tepkimi bekliyormuş gibi sesini çıkarmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...