Selamlar. Hikayenin gidişi için Ahu ve Gölge'nin geçmişini tam anlamıyla öğrenmemiz gerekiyordu. Onlar da birlikte az zaman geçirmemiş insanlar ve ilişkilerinin kırılma noktalarını da böyle bir ek bölümle görmenizi istedim. Keyifli Okumalar :) Dinlemenizi istediğim şarkılar :)
Nil Karaibrahimgil- Benden Sana
Sezen Aksu-Son bakış
Zeynep Bastık-Yağmur
Doyumsuz insanoğlu, mutlu anlarının hiçbirinde ölümü düşünmez. O anlarda tek düşündüğü yaşadığı mutluluğun onu bir koza gibi sarıp, gerçek olan ölümden koruyacağıdır. Oysa ölüm yaşayan her canlının en fazla bir metre uzağındadır. Her daim oradadır. Sadece anını bekler, zaman kollar. Bazen doğru, bazen yanlış olan zamanı. Ahu da düşünmüyordu. Yaşadığı mutlu her an, ona dünyadaki cennetti. Anın tadını çıkarmadan geçen her zaman kayıptı ona göre. Hayatı tüm olumsuzluklarına rağmen seviyordu, başına gelen olayları kabullenmeyi bir şekilde öğrenmişti. Hayatın tokadını herkes gibi yemişti. Hatta birden fazla kez. Bazıları bir kere yer akıllanırdı, bazıları her tokattan bir anlam çıkarırdı, bazıları ise bu tokatlara alışırdı artık yaşayacakları hiçbir şey onları şaşırtmaz gibi gelirdi. Ahu başta feci bir yangında ailesini kaybederek o tokadı tatmıştı. Sonrasında ayakları üzerinde durmayı küçük yaşta öğrenmiş, her düşüşünde ona uzatılan bir el olmayınca tokatların arttığını düşünmüş, yalnız kalınca bir başına dünyada dimdik durmayı zorunlu da olsa öğrenmişti. Ölüm denen gerçekten sonra toparlanmak zordu. Ama Ahu güçlüydü. Bu gücün de her zaman farkındaydı. Kendini bildi bileli kendine güvenen bir yapısı vardı zaten. Ailesiyle geçirdiği çocukluğunda bu ona öğretilendi. Yanında kimse olmasa bile ayağa kalkmak. Düştüğünde onu kaldırmaya koşan annesi yerine, hadi kalk ve bana gel diyen annesini dinleyerek, acıyan dizlerini tutarken kendi başına ayaklanmak.
Ahu işte buydu. Eksiği fazlası, özel bir yeteneği ya da yüzüne bakılmayacak kusurları yoktu. Hepsinden azar azar barındıran bünyesinde sıradan bir insandı. Kendini anlatmayı hiçbir zaman sevmezdi. Kendi denginde birini bulduğuna sevindiği anlardan biri de şüphesiz karşısındakinin de ona benzer yapısıydı. Gölge'yle de, anne ve babasının ölümünden sonra, taşındığı teyzesinin evinde tanışmıştı. O zamanlar daha on üç yaşında, küçük bir kız çocuğuydu. Yalnız yaşayan teyzesinin yanı, bu dünyada ona kalan tek evdi artık. Diğer ev çoktan, talihsiz bir yazgı sonucu sigortadan çıkan yangından dolayı küldü. İçlerinde kalan anne ve babasının bedenleriyle birlikte harabeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...