Mavi Gri- Ben Sende Yandım/ Birileri-Halledebilirdik
Beğeni ve Yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli Okumalar :)
Yeni evimize çoktan alışmıştık. En azından yerimizi yadırgayacağımız bir durum yaşamamıştık. Kutlama çalışmaları da bunun için bize yardımcı olmuştu tabi. Mutfak düzeni gibi şeylerde biraz sıkıntılar vardı benim için ama belli başlı eşyaları kendim bir düzene oturttuğumdan, biraz daha kolay olmuştu. Evin her köşesinin dizaynında bir parmağımın olması da, beni mutlu etmiyor diyemezdim. Zaten pazar gününü, ev için mutfak alışverişi yapmaya ayırmıştık, aldığımız şeyler de sevdiğimiz ve pratik yemekler için uygun malzemelerdi. Gölge'nin benimle sakince bir markete gitmesi ve en azından, yanımda yürüyerek de olsa kalas yanından taviz vermesi, hayret verici bir şeydi, bir şekilde arkasını ya dağınık bırakıyordu ya da başkalarının tarafından toplanmasına alışmıştı ama ortama uyum sağlayabilen yanı yine işe yarıyordu. Birkaç günü baş başa geçirdik. O kadar baş başaydık ki yine etrafımdaki başka kişileri unutarak ailemin bencil kızı olma yolunda adım atmıştım.
Damla, yeni ev aldığımızdan haberdardı tabi ki. Her şeyden haberi olduğu gibi, bunu da ilk öğrenenlerdendi. Gelmek de istiyordu ama biz daha yeni geçtiğimizden fırsat olmamıştı. Gölge, benim evimde kalan birkaç parçası hariç, tüm eşyalarını buraya getirse de ben şimdilik birkaç gün yetecek kadar kıyafet getirip, arada dönüşümlü olarak kendi evime de gitmeyi düşünüyordum. Tam boşlayamazdım orayı çünkü her şeyim oradaydı. Kurulu düzeni bozmak da çok zordu, hem yarın ne getirir daha bilmiyorduk aceleci olmamakta fayda vardı. Böyle diyorsam da boşluğunu bulduğum her dakika da buraya koşuyordum artık!
Arkadaşlarımızı burayı da görmeleri adına, yemek yaptığım bir güne davet etmeyi de düşünüyordum; kendimi genç kızlıktan, başarılı bir doktorluktan, birden evcimen ev hanımlığına da terfi edişimin bir göstergesiydi bu ama bir türlü tam gün belirleyememiştim. Galiba bütün bu olanlar fiziki yorgunluğun yanında yeni bir hayata adapte olduğumu düşündüğümden beni mental olarak da yormuştu. Bir noktada, çevremdeki birçok kişiye yalan bir hayat yaşadığımı söylerken de kendimi arada rahatsız hissediyordum. Pek huyları olmasa da birden anne ve babamın evime gelmesi fikri de beni korkutuyordu. Hâl böyle olunca, benim onlara gitmek için gün kollamam gerekiyordu bu sefer de Gölge'yi yalnız bırakmış gibi hissetmekten kaçamıyordum. Haliyle gitmiyordum onları boşluyordum. Kısır döngü tekrar edip duruyordu. Zaten bu gibi düşünceleri sürekli kafaya taksam belimi doğrultamazdım. İşim de ha deyince içinden sıyrılacağım kadar kolay değildi çünkü.
Pazartesi yine nöbete kaldım, uyuyamamak bir yana gece Gölge'siz kalmak da en nefret ettiğim şeylerden biri olmuştu, salı günü evdeydim, haliyle yine görüşemediğim, dost bellediğim yakın arkadaşım Damla tarafından, sanki düşmanımmış gibi uykumu böldüğü zırt pırt mevzularda, merakına yenik düşerek attığı mesajlara boğuldum ama uykum daha değerliydi ve yalnızken kocaman evde uyanmak da istemeyerek telefonu kapattım. Telefonlaşma mevzusunda benden veto yiyen Gölge'yi de sinirlendiren bir hareket olmuştu bu, aradığında ulaşamama mevzusu ama onun sinirini en azından geceleri birkaç taktikle alabiliyordum. Oysa arkadaşlar öyle miydi? Değildi!
Tabi ki çarşamba, bunun tribini yediğim bir gün olarak bana geldi. Damla sabah karşılaştığımız ilk andan beri, karın ağrısı olduğunu belli ederek beni darladı ama sorsam da hemen söylemiyordu. Öğlen yemekhanede yemeğimizi yerken, sabırsız yapısına inat saatlerce dayanarak aklında dönen tilkileri nihayet ortaya saldı. Nihat'ın yanımızda olmamasını fırsat bilerek biraz daha rahatlamıştı. Bazen benimle aynı yerde çalışmanın kıza her açıdan iyi geldiğini düşünüyordum, sanki evimizdeymişiz gibi tüm nazını niyazını, ifadesine yayılan hislerini bana yansıtabiliyordu. Mesela hastalara bakarken alttan alttan bana sinsi bakışlar atması gibi. Dışarıdan gören bizi hiç iyi anlaşamayan rakip doktorlar sanırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...