Tuğçe Kandemir- Gördüğüme Sevindim
Evden nasıl çıktığımı bilmiyordum. Bedenim kutuplarda çıplak kalmışım gibi titriyordu. Bir histeri krizine girmeden önce yapabildiğim yegane mantıklı şey taksi çağırmaktı. Taksiyi beklediğim beş dakika, bana beş yıl gibi gelmişti. Geldiğimiz sokağı geri dönmemiş aksine üst tarafa yürüyüp caddeye çıkmıştım. Buranın tarifini de şansıma cadde başında, cadde adının asılı olduğu tabeladan verebilmiştim.
Sık sık arkama bakıyor, garip ve istemsizce ürpertici bir hisle, Gölge'nin de başka birinin de arkamdan gelebileceği korkusuna kapılıyordum. Ama bu korku çok anlamsızdı. Bir daha karşısına çıkmamı istemeyen Gölge benim peşimden mi gelecekti. Taksi önümde durunca hızla bindim. Taksicinin bakışları birden bana acıyormuş gibi bir hal aldı. Ona bakmadan evimin adresini verdim. Sonra da titreyen ellerimle çantamdan telefonumu çıkardım.
Damla'yı aradım. İlkinde uzun çaldırışlarıma cevap verip açmadı. Pes etmedim tekrar aradım. Lanet olsun. Mekandaysa tabi ki duymazdı. Umutlarım tükenecekken telefon açıldı.
"Mihre?"
"Damla."
"Bir dakika seni duyamıyorum."
Birkaç sürtünme sesi duydum. Öncesinde duyamaması normaldi çünkü müzik sesinden ben bile onun sesini zor duymuştum.
"Efendim, ne oldu?"
Sonunda dışarı çıkmış olacak ki sesi daha sessiz bir yerden geliyordu. Onun sesini duymamla orantılı olarak gözyaşlarım yeniden akmaya başladı.
"Damla çok kötüyüm."
"Mihre! Ağlıyor musun? Ne oldu, neredesin sen?"
"Takside, eve gidiyorum. Gel lütfen."
"Tamam sakin ol o herif sana kötü bir şey mi yaptı?"
"Hayır. Yani evet."
"Kızım korkutma beni. Sapık mıymış?"
Gözlerimden akan yaşları durdurmak için hınçla ellerimi gözlerime bastırdım.
"Hayır evde seni bekleyeceğim. Arabamın anahtarını senin çantana koymuştum. Onu da al."
Bir daha buraya ne zaman geleceğimi bilmiyordum ve her geldiğimde karşılaşma ihtimalimiz de beni şimdiden geriyordu.
"Tamam."
Telefonu kapattım. Dikiz aynasından taksiciyle göz göze geldik.
"İyi misin abla?"
Tir tir titriyordum. Ona cevap veremedim. Kafamı cama çevirdim. Ellerimle yüzümü tekrar sildim.
Taksi yolculuğu çok sancılar çektiğim bir hastane yatağıydı sanki. Oturduğum koltuk her yanıma batıyordu. Omzum acıyor, kollarım hâlâ sıkılıyormuş gibi sancıyordu. Kendimi cezalandırmak ister gibi acıyan diz kapağıma vurdum. Acının ezgisini dudaklarımı sıkarak yuttum. Takside avaz avaz çığlık atacak değildim. Gölge'nin dakikalar öncesinde öptüğü vücudumu, neden kötü olduğunu anlamadığım bir andan sonra bu şekilde hor kullanması ve canımı yakmaktan çekinmemesi beni çok yaralamıştı. Her ne olursa olsun, karşısındakinin kendinden güçsüz bir kadın olduğunu varsayması, öfkesini aynadan yansıtır gibi direkt olarak bana fiziksel darbelerle yansıtmaması gerekirdi. Parayı verip taksiden indim. Ben apartman kapısına ulaşamadan Damla da arabayı durdurmuştu. Deli gibi sürmüş olmalıydı. Arabanın kapısını sertçe kapatıp yanıma koşarken kendimi yere bırakmıştım. Ben dizlerimin üzerinde kıvranırken son anda beni tuttu. Büyük bir şefkatle göğsüne bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...