♧58♧ SINIRLAR

747 40 4
                                    

Selamsss. Keyifler nasıl? Kıştan, iç üşütücü bir bölüm geldi.

Madrigal-Seni Dert Etmeler

Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin, please. Keyifli Okumalar :)

Zaman her şeyin ilacıydı evet ama bence huzur da zamanın kovalayıcısıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zaman her şeyin ilacıydı evet ama bence huzur da zamanın kovalayıcısıydı.

Huzurlu olduğum günler boyunca, geçen zamanı yine yakalayamamıştım. Evde kalıyor oluşum da günlerin hafta içi mi hafta sonu mu olduğunu bile umursamamama sebep olmuştu. Tatilde olunan süre boyunca, takvimin unutulması tamamen doğruydu.

Kutlamadan sonra, ailemi ziyaret etmiştim ama durumun vehameti bu duruma ziyaret deyişimden bile anlaşılıyordu. Annem beni mutfakta sıkıştırıp ağzımdan laf almak istemişti, bu lafların arasında aslında hayatımda neler olup bittiğini gerçekten merak etmesi de vardı ama geçiştirmiştim. Babam sorgulamıyordu ama bana bakışında, bana anlatmak istediğin bir şey var mı sorusunu yakalıyordum. Ona sırnaşarak paçayı kurtarmıştım.

Apartman dairemdeki kişisel eşyalarımın hemen hepsini de yine Gölge'yle boş olduğumuz bir günde getirmiştik. İlla ihtiyacım oluyordu. Günlük giydiğim kıyafetler bile yarısı orada yarısı buradaydı. Hatta annemlerin evinde de bir şeylerim kalmıştı ama onları almak şüphe uyandırır diye, şimdilik dokunmamıştım. Apartmandan getirdiklerimiz de kolay taşınacak, kıyafetler, bakım eşyaları, kitaplar falandı zaten, arabaların bagajına doldurmak yetmişti.

Gölge'ye kalsa o evden beni direkt çıkaracaktı, ona göre boş boş kalmasının bir anlamı yoktu, bence de boşa para veriyordum ama o evin, ailem için bir paravan görevi gördüğü de aşikardı. En azından, birazcık şansım varsa babam ve abim için durum hâlâ böyleydi. Anneme, doğum günü gecesinden sonra gerçeği zaten söylemek zorunda kalmıştım. Evimde kalmıyordum ve Gölge'yle beraber yaşadığımızı, en azından yerimi bilsin diye artık biliyordu.

Kış aylarına girmeden ilk kar, Kasım'ın son günü yağmıştı. Geceden sabaha uyandığımız bugünde, havanın soğukluğunu hissetmişçesine, evin içi ne kadar sıcak da olsa Gölge'ye daha çok sokulmuş vaziyette uyanmıştım. Sıcak yataktan kalkmak zordu ama dışarıdan içeri vuran bembeyaz ışık, beni kalkmaya zorlamıştı. Perdeleri açar açmaz, üst kattan, bahçedeki kurumuş ağaçların üstünün bembeyaz bir örtüyle kaplandığını gördüğümde de sevinçten ufak bir çığlık atmıştım. İçeri vuran beyazlığın nedeni dışarıdan kaynaklanıyordu.

Benim sevinç çığlığım, yine de güçlü olmalıydı ki yatakta huzurlu bir uykunun kollarında olan Gölge, sıçrayıp kalkmış; bir tehdit unsuru var gibi, gözleriyle çarçabuk odayı taramıştı. Ama beni gördüğünde, sadece pencerenin önündeydim ve sevinçten küçük bir kız gibi yerimde zıplıyordum. "Kar yağmış, kar yağmış."

Onun afyonu patlamamış olabilirdi ama ben koşup, hemen elimi yüzümü yıkamış, sonra da giymek için kışlık kıyafetlerimi çıkartmıştım.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin