Herkese selam. Nasılsınız? Umarım keyiflisinizdir. Bölümü beğenmenizi umuyorum.
Yorumlarınızı da eksik etmeyin lütfen 💖 ❤ 🧡 💛 💚 💙 💜 🤎 🖤 🤍 ♥ 💘
Kaan Boşnak, Seni Buldum Ya
Madrigal-Dip
Büyük ailenin ne demek olduğunu, dostlarının, sevdiklerinin elinin altında bulunmasının verdiği güveni Damlaların evinde bir kez daha anlamıştım. Her şey, hep birlikte gırgır şamata yapıldığında daha eğlenceliydi. Birlikte yiyip içmek, yapılan espriye, aradaki yaşlar fark etmeksizin birlikte gülebilmek hepsinden güzeldi. Ve biz, kafaları açık, görüşleri ileride ailelerde büyüdüğümüz için çok şanslıydık.
Ben Damla'ya, çok zevzekleştiği için kızıyor gibi davranıp takılıyordum ama ona öğretilen buydu. Kendini kasmaması, içinden geldiği gibi davranması, içinde yaşaması gereken ilk kurum olan ailesinde öğretilmişti ve o da hayatı eğlenmek için yaşayanlardı. Yaşarken eğlenenlerden değil. Su, yemek, nefes almak gibi bir ihtiyaçtı onun için eğlence. Benim en yakın arkadaşım olması da bu eğlencenin bir ürünüydü bence. Onun yanında ben de delice keyif alıyordum onun da beni alaşağı etmek için uğraşlarından zevk aldığını biliyordum. Bazı anlarda birbirimizin tersi olsak da bir bakışla anlaştığımız anlar için her zerremize keyifle ve sevgiyle katlanıyorduk.
Büyümek... Evlenecek yaşlara gelmek. Bizi tabi ki duygulandırmıştı. Damla'nın bizim evde dolduğu için parlayan gözlerini görmüştüm, ben ona sarıldığım anda yine gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Gözyaşımızın akıp akmaması bir şeyi değiştirmiyordu. Kalpten yükselen hislerin burnumuzun direğini sızlatması yeterdi.
Dönüp geçmişe baktığımda, konuştuğumuz gibi, imrendiğimiz gibi aşklar bize uzaktı. Sanki hepsi masallardaydı ama bunu gerçeğe dönüştüren kişiler olduğumuz için çok mutluydum. Damla'yla henüz 18 yaşındayken, aklımız bir karış havada tanışmıştık. Onun sayesinde, üniversite yıllarımın çalışırken eğlenceli geçtiği gerçeğini inkar edemezdim. Belki bana kalsa, farklı bir şehre gitmedim diye evde durup zamanımı çarçur da edebilirdim. Onunla bu kadar yakın olmasam, bölüm gereği çok sıkıcı ve disiplin gerektiren bir hayatım da olabilirdi.
O evinden uçup gelen ve kendi ayakları üzerinde durmayı benden önce tadan, cesaretli ama ürkek bir kuştu. Ben aile evimden daha ayrılmamışken, el bebek gül bebek bakılırken hayatla biraz daha geç karşılaşmıştım bunu biliyordum. Akıl hocamın o olduğu gerçeğini de, bir yaşa kadar en azından saklamıyordum. Düştüğümde toparlayanım oydu, canım yandığında anlayanım oydu, beni hayata döndürmekte başarılı olan yine oydu. Kendine olan güveni, elbette her yaşında iş görüyordu. Üniversitenin ilk gününden son gününe kadar geçirdiği kısa süreli yurt hayatı, yanlış kişilerle yanlış evlere çıkması, dönem ortası değiştirmek zorunda kaldığı evler... Hiçbir şey onu yıldıramamıştı. Hiçbir dış etkenin moralini bozmasına izin vermezdi zaten. En azından depresyonları normal insanların, anormal depresif hallerinden daha kısa sürüyordu. Sadece adı depresyon olarak kalıyordu.
Onu tanımak hayatımın iyi kilerindendi. Didişirken sevgi göstermiyor gibi durabilirdik ama en çok onu sevdiğimi de yine o biliyordu. Arkadaşım, dostum, kardeşim olarak enlerimin arasındaydı. Bu gece de duygularımızın gün yüzüne çıkması için müthiş bir fırsattı. Yerinde yaşanan her duygunun getirisi de ona göre şekil alıyordu. Mutluyken, sevgimizin kabarması, kızdığımda onu boğmak istemem gibi. Bu gece herkes keyifliydi, ben keyifliydim. Damla da gözüme sevgi kelebeği gibi ve tatlı gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...