Selam arkadaşlar, nasılsınız?
Bölümde bir ilk yaptığım sürpriz kısım var. Seveceğinizi umuyorum. ;) Geçişleri anlayacaksınız zaten. Amacım partiden çok o kısımdı bu bölüm için. Sonraki bölüm düğünümüz vaarrrr.
Tuğba Yurt-Benim O
Cem Çınar & Onur Taşkan-Hayalim Sendin
Cem Yıldız-Üflediler Söndüm
Beğeni ve yorumlarınız benim için değerli. <3
Keyifli Okumalar dilerim :')
Aylardan Haziran
Bazı yaraların kapanmama gibi bir huyu vardı. Dikiş atsan dikiş tutmuyordu, yapıştırsan geri açılıyordu. En kötüsü de derinin altında kalan, görünmeyen yaralardı. İçimizde kanayan, kimsenin görmediği ama bizi sızım sızım sızlatan yaralar.
Gölge bu yaralardan biriyle kendinin de söylediği üzere, iltihabını ve kanını son kez akıtarak savaşmıştı. Onun yarası kalıcıydı ama bundan sonra uğruna kan dökmeyerek, yarayı kesin bir çözümle kapamış, ateşle dağlamıştı.
Bazı gerçekler acıtıcıydı. Bazı zamanlar, geride bıraktıklarına karşı vefasız. İnsan beyni, acı anları unutmamız için bize verilen lütufla her günde biraz daha geçmişi silen. Bazı anılar, buruk bir tebessümün habercisi gibi dudak kenarlarına tebessüm konduran cinsten, bazı adamlar dışarıdan sert gözükmesine rağmen fazla acı çeken, en merhametli kişilerdendi. Bu saydıklarımın hepsinde başrol Gölge'nindi.
Keşke diyordum, bu veda, bu yüzleşme, bu hatır işi ondan daha önce benim aklıma gelseydi. Bununla gurur duyardım. Ama ben bana kalan düşlerin bahçesinde mutlu gezinirken ve ayaklarım yere basmaz bir haldeyken bunu düşünememiştim.
O günden sonra, en azından kendi borcumu da Gölge ve Deniz'i koruma anlamında ömürlük olsa da biraz ödemiştim. Ömrüm yettiğince de ödeyecektim ama bu artık borç değil, benim yaşama sebebim olacaktı. Her birimiz daha rahattık. Öyle ki, Gölge'nin geçmiş hesaplaşmasının bir yansıması olarak ailesiyle görüşmesi fikrini de ona ben söylemiştim.
Ayın 12'sinden birkaç gün sonra, Gölge kendini yeni bir yorgunluğa karşı biraz daha hazır hissettiğinde, anne ve babasının mezarına gitmiştik. Bu sefer yalnızca ikimizdik. Deniz'in haberi bile yoktu. Gölge onun vefa anlamında kendisinden daha yüce olduğunu ve en azından yılda birden fazla ziyaretlerine gittiğini söylemişti. Deniz de kızgındı onlara, hatta bana öldükleri gerçeğinin altında yatan nedeni bilmediğini bile söylemişti ama ne yaparsa yapsın anne babasıydı işte.
Ama Gölge, küskün bir çocuk gibi, ailesini görmeye o en son ne zaman geldi hatırlamıyordu. Onlar için buruk anılardan biri de buydu. Hatırda kalacak, bayramda ziyaret edilecek ya da her hafta sonu soluğu burada alacakları bir hayatları da olmamıştı ki... Bunun tarihini tutmak istemediğindendi belki de, istediği zaman çıkıp gelebilme lüksüne sahip olmak, hayatta kalan olmanın verdiği ağır yüktendi ama ben, babasına karşı geçmeyen bir kızgınlığı, içinde bitirilmemiş bir savaşı olduğunu da biliyordum. Hissediyordum. Oysa annesini çok seviyordu. Anlatırken, Deniz onu anlatırken de, eksikliğini hissedip belirtirken de ona kötü bir laf söylemiyordu. Belki de anne sevgisini hisseden her erkek çocuk gibiydi. Bu son derece normaldi.
Onların mezarları, yıllar birbirini devirdiğinden artık daha bakımsız ve eskimişti. Gölge'nin bir evlat olarak elini buradan çekmediği yine belliydi taşlardan ama üzerinde toplanmış çöpler ve kendiliğinden çıkmış ve ölmüş bakımsız bitkilerden pek de sık gelinmediğini anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...