Selamlar. Keyifli bir bölümle geldim, ben yazarken durmadan kıkırdıyordum o derece, umarım siz de seversiniz.
Beğeni ve yorum bekliyorum. Keyifli Okumalar. :)
Cihan Mürtezaoğlu-Sen Banasın
Genel olarak bundan daha büyük bir sürpriz beklemiyordum zaten. Yani ailemin beni düşünmesi benim için bu gece için beklenmedik bir sürprizdi. Deniz'e kocaman bir tebessümle baktım. Tatlı tavrını samimi bulmuştum, başka bir şeyden bahsediyorsa da hayırlı bir iş çıkaracaklarını şahsen düşünmüyordum. Büyük ihtimal beklediğim gibi yaşımla, mesleğimle, fotoğraflarımla ya da küçüklük anılarımla dalga geçme amaçlı bir pasta hazırlatmış olabilirlerdi bana. Gölge'yle benim ufak şaşkınlığımızdan oluşan sessizliği, son zamanlardaki favori aşkım, küçük cimcimem Elvin'in neşeli bir çığlığı bozdu. Damla'nın tepeme fırlattığı konfeti kırıntılarından silkelenerek kurtulduktan sonra da, her birini arka plana atarak, Leyla'nın kucağındaki yeğenimin yanına koşturdum.
"Hiiii, halasının prensesi de buradaymış ya niye söylemiyorsunuz?"
Onun karşısına geçip almak için uzandım ama pimpirikli Leyla ve abim çabalarımı hemen engellemişti. Leyla kızını geri çekerken, abim de, "Mihre, ellerini yıka güzelim." Demişti. Aman be, bir bunların çocuğu olmuştu sanki. Ne vardı yani aşırı aşırı özlemiştim küçük cimcimemi ve bir an için sağlığı geri plana atmış olabilirdim. Onu uzaktan sevmek zorunda kaldığım için dudaklarımı büzdüm. "Ya bebişimiz büyümüş bir de bizim eve mi gelmiş, niye beni engelliyorsunuz ya?" Elvin'in amaçsız gezinen gözlerine baktım mutlulukla. Benim sesim arttıkça, ses ona da bulaşıyormuş gibi ağzından garip mırıltılar çıkarıyordu. Onu ısırmamak için dişlerimi sıktım. "Şuna bak, ne olurdu üç beş ısırık alsam?"
Benden başka, batıl inançlı bir kişi olarak Leyla; bebeğine genelde evde baktığından şaşırmıştım tabi ki. Demek ki 'kırkı çıkmıştı' diye dışarı çıkarmışlardı Elvin'i ve bu da bizim eve gelmesine denk gelmişti. Ay çok mutluydum, en büyük hediyelerden biriydi ki bana.
Annem araya girdi. "Mihre, canım senin gözün biraz da bizi mi görse?" Ellerimi çenemin altında af diler gibi birleştirdim.
"Çok özür dilerim hepinizden. Hoş geldiniz hepiniz. Ve çok mutluyum ama ne yapayım? Son zamanlarda hepimizin önceliği olan bu minişi görmeden, sizi göremezdim." Anlayış istercesine anne ve babama baktım. Sonra gözlerim Oğuz'da, Nihat'ta ve kızlarda gezinmişti. Başlarını sallayarak, onları karşılamamı ve normal olan heyecanımı onayladılar. Mutluluk dolu bir tebessümle etrafıma baktım. "Eee hani pastam? Üfleyeyim de oturalım sonra. Ha bir de ellerimi yıkayayım, yoldan geldik yoksa çocuk sevemeyeceğiz." Burada pis bir bakışı abim ve Leyla'ya fırlatmıştım da.
Yaptığım monoloğa karşılık bir süreli sessizlik oluştu evimizde. Herkes neden diken üstüne gibiydi ve hâlâ ayaktaydı anlamamıştım. Ha onlara sarılmamı mı istiyorlardı? Bunu düşünerek annemlerin yanına doğru bir adım atmıştım ama Deniz önümü kesti.
"Mihre, uçakta senin kafan da uçmuş herhalde canım yengecim! Bir dinle beni ya! Sana diyorum ki sana ve abime bir sürprizimiz var! İkinize yani!"
Gölge'nin nerede olduğuna bakmak için başımı çevirdim. Hâlâ girişe yakın duruyordu. Ve benim heyecanla ortamda cıvıldamama sevimli gözlerle bakıyordu ama Deniz'in ikinci vurgusunda nihayet o da aklı başına yeni gelmiş gibi toparlandı. Boğazını temizleyip söze girdi. Herhalde Deniz'in sınırsız deliliklerinden birini ailem yanımızdayken yapmaması için kısa bir uyarıydı bu.
"Deniz ne diyorsun abim? Mihre'nin doğum gününden bahsetmiyor musun? Yani sizi beklemiyorduk ve bu bize sürpriz oldu bence?" Bana baktı. Onaylar anlamda kafa salladım. "Evet. Yani unuttunuz diye sabahtan size kızıyordum ama baktım şimdi buradasınız. Yarın kutlasanız bile tamam olacağıma göre, benlik sıkıntı yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...