♧20♧ GERÇEKLER

1.5K 79 30
                                    

Ayçin Asan- Bozuyorum Yeminimi

Keyifli Okumalar :)

Gidip geldiğim yolları ezberlemekte iyiydim. Kendime güvendiğim konulardan biri de bu olabilirdi. Arabamı vakit kaybetmeden Gölge'nin evine sürmüştüm. Telefon numaralarımızı bunca zaman almamak garip olduğu kadar bizden beklendik de bir şeydi. Aramızda başlayan, hızlıca yeşeren, belki bir kelime belki bir bakışla sulanıp büyüyen ve büyüdüğü hızla önemsenmeyince sararıp solan ilişkide(!) hiçbir şeyimiz normal değildi ki, yeni tanışan insanların yaptıkları ilk şeylerden biri olan bunu biz yapmamıştık. Bu normaldi.

Gündüz saatlerinde Gölge neredeydi bunu da bilmiyordum elbette. Ama şansımı deneyeceğim zaten sayılı yer vardı. Ben de evinden başlamak istemiştim. Apartmanın önünde arabayı durdurdum. Ellerim kontrolsüzce titriyordu. Çok değil saatler önce beni buradan kovarken karşısına çıkmamın benim canımı yakacağını söylemişti ama inanmak istemeyen yanımla mı buradaydım, kilit nokta oymuş da ondan alacağım cevaplar önemliymiş hissi beni sardığından mı bilmiyordum.

Bekleyebilirdim. Arabanın içine hava kararana kadar da dururdum, yeniden sabah olana kadar da ama bunu kimseye faydası olmayacaktı.

Destek almak ister gibi elimle iç cebimdeki kolyeyi yokladım.

"Lütfen kaldırabileceğim şeyler olsun."

Ölmüş birinin ruhundan yardım dileniyordum. Arabadan indim. Ezbere bildiğim bir yermiş gibi bir kere gelmeme rağmen dün geceki adımları takip ettim. Bedenim benden bağımsızdı sanki. Dairenin kapısına vurdum. Gerginlikten kasılmıştım. Zili çaldım, kapıyı tekrar yumrukladım. Açan yoktu. Kapıya kulağımı dayadım. İçeriden çıt sesi bile gelse bilerek açmadığını düşünecektim ama ses de duyamadım. Evde yoktu. Kalan ihtimaller sınırlıydı ama dünden sonra gideceğim yerin sıralaması da değişmişti. Acı gerçek yüzüme çarptı. Gölge'nin normal zamanda bile sakin bir yapısı yoktu. Dün benim kadını tanıdığımı belirten ifadem onun yerine durması ihtimalini sıfıra elemiş olmalıydı. Mahzen ikinci durağım olacaktı ama orada şimdi olmadığını da adım gibi biliyordum. Belki de saatler önce oradaydı ama şimdi değil. Bildiği ya da öğrendiği gerçek onu ne kadar sarsmıştı acaba? Karşılaşacağım her görüntüden korktum. Asansöre binmek aklıma bile gelmedi. Merdivenleri nefes nefese indim. Arabamı çalıştırdığım gibi Yeraltı'na on dakikalık mesafe uzakta olan alana sürdüm. 

Arabayı sürerken yaz yağmuru olamayacak kadar sert bir şekilde yağmur başladı. Mezarlığın yakınına her gelişimde yağan yağmur bir işaret miydi? Yazın çiseleyip geçen yağmurlar doğaldı ama insanın içini titretmek ister gibi birden soğuyan hava, haddinden fazla kararan bulutlar anlamsızdı. Mezarlığın kenarında arabayı durdurdum. Vakit kaybetmedim. Önünde sonunda gerçekleşecek olan için buna gerek yoktu. Arabadan indim. 

Yağmur damlaları, işkence gibi kafama damlamaya başladı. Saçlarımın arasına karışan her damla kafamı delip geçmek ister gibiydi. Zaten beni yeterince zorlayan düşüncelerim vardı buna gerek yoktu.

Kot ceketime daha sıkı sarıldım. Ellerimle önümü kaparken mezarlığın içine doğru koşmaya başladım. Ahu'nun nerede yattığını biliyordum. Mezarlık yine sessizdi. Kimseler yoktu. Ama mezarın önüne yaklaşınca duraksayan adımlarım bunu yalanladı. Sanki olması gereken herkes buradaydı.

Mezar taşının kenarına oturmuş adam, içimi dağladı. Öne eğilen kafası, çökmüş omuzlarıyla onun kim olduğunu anında anladım. Adımlarım yere yapıştırılmış gibi durdu. Gölge oradaydı. Arkası bana dönüktü. Islaklıkla birlikte çamura dönüşmüş toprağa sağ elini saplamıştı. Onun sapladığı el sanki benim kalbime isabet etmişti. Kadını oradan çekip çıkarmak ister tavrını buradan bile görebiliyordum. Üzerindeki ince tişörtten içine işleyen damlalardan mı, kendi içinde yaşadığı amansız savaşın çetinliğinden mi bilmem omuzları sarsılıyordu. Sadece üşümesini diledim. Ne olursa olsun onun üzgün olduğunu bilmek ve ağladığını varsaymak bile kötüydü. Bana gösterdiği soğuk tavırlarını hep devam ettirmesini, o an öyle çok istedim ki.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin