♧4♧ DÖVÜŞ

2.1K 108 37
                                    

  Selam. Nasılsınız? Nasıl gidiyor okumalar? Bakalım bu bölümü beğenecek misiniz? Bu Gölge ne ayak ya? smbsdsdjk

Keyifli Okumalar :)

 Gecenin başlamasına, yeni bir perdenin açılmasına, bu yasal olup olmadığını anlayacağım maçın ilk hamlesine son bir dakika kala sahneye bir adam kendini attı. Anlaşılan bu sunucuydu. Herkese hoş geldiniz dedi. Kalabalığı coşturdu. Ama içimde anlam veremediğim hisler kabarmıştı ve kulaklarım uğultudan hiçbir şeyi duymuyordu. Yarım yamalak anladığım kadarıyla iki boksörü de övdü. Benimse gözlerim en önde oturan bu herkes tarafından bilinen adamların arasından, Sansar'ı görebilir miyim sorusuyla tarama yapıyordu. Ön tarafta sıra boyunca oturan adamlardan hangisiydi ama? Hiçbirini tanımıyordum. Diğerleri ünlüyse bile bende tanıdık bir sima değillerdi. Ne konuştuğunu dinlemiyordum ama sağıma soluma bakındım. Herkes pürdikkat adamı dinliyordu. Maç için son on saniyeydi. Bazıları kendini kaptırıp geri sayım yapmaya bile başlamıştı. 

    Tam o sırada yanında siyah takım elbiseli iki adamla-belli ki bunlar korumaydı- başka bir adam ön sıraya doğru yürüdü. Bazı insanları bilmeseniz de hissederdiniz. Hissettim. Tüm duyu organlarımla bu adama yönelmiştim. Bu belli ki Sansar'dı. Omuzlarına kabadayılar gibi attığı paltosunu sağ tarafındaki koruma aldı. Giydiği siyah takım elbisesinin içinde, siyah gömleği birkaç düğmesi açık bırakılarak vücuduna oturmuştu. Sansar, öndeki bazı adamlarla el sıkışarak ona ayrılan yere doğru yürüdü. Bu mesafeden bakınca otuzlu yaşların ortasında duruyordu. Belki de kırka yaklaşmıştı. Şakaklarında ışığın yansıması değilse, birkaç tutam kırlaşmaya başlamış saç vardı. Ama saçlar tiksindirici duygulara yer veremeyecek bir hava katmıştı ona. Gözlerinin kenarında birkaç çizgi oluşmuştu. Sakalları çenesini muntazam bir şekilde saklamıştı. Uzun boylu, kalıplı bir vücudu vardı. Dik yürüyordu. Arkadan onu daha genç sanabilirdim belki. Gözlerinin rengi uzaktan belli olmuyordu ama renkli olamayacak kadar karanlıktı. Işıklar altında kumral saçlara sahipti. 

    Bu saç rengi bana anında rüyamda gördüğüm kızı hatırlattı. Ama bilinç altımın bir oyunu olan rüyamda gördüğüm, kendi kafamda tasarlamaktan öteye gidemeyeceğim bir kızın yanıltıcı olabileceğini biliyordum. Yine de bu son ana kadar inanmaktan geri kalmayacağım bir detaydı. Yakışıklıydı. Gerçekten öyleydi ama bu yakışıklılık eski zamanlarına özgü olabilirdi. Şimdi çok daha karizmatik diyebileceğim bir yapısı vardı. Yılların verdiği yaşanmışlıkla vücudundaki tüm oranlar oturmuş, yüz hatları yakışıklıdan ziyade karizmatik yapı oluşturmuştu. Kadınların neden bu adama kapıldıklarını anlamamak zor değildi. Neyse ki bende söylediğim yalanları isabetli atmıştım. Geri sayım çoktan bitmişti. Tüm bekleyiş onun yüzündendi. O yerine oturunca sunucu kırmızı ve mavi köşe diye ayırdığı iki alana boksörleri çağırdı. 

   Mavi köşede Kurt lakaplı adamın adını söyledi. Adam, iki yanda onların gelmesi için ayrılan alanda tezahüratlarla yürüdü. Aynı fotoğrafındaki gibi kısa saçları vardı. Vücudunun üstü elbette ki çıplaktı. Kaslarla bezeli göğsünde, kollarının tümünde dövmeden görünen tek bir yer yoktu neredeyse. Bu boksörler illa dövmeli mi olmak zorundaydı? Sanki bir kanundu. Kalabalığı selamladı. Köşesinde ona maç boyunca yardım edecek adamların son talimatlarını dinlemeye çekildi. Epey uzun bir boya ve geniş bir vücuda sahipti. Bu durumda rakibinin vücudunu merak ettim. Eşit kilolara göre yapılan bir şey miydi, yoksa eşler öylesine mi seçiliyordu?

"Şimdi de kırmızı köşeye, çıktığı maçların neredeyse hiçbirini kaybetmeyen, son zamanların gözdesi, eminim ki birçoğunuz da onun için geldiniz, Gölge geliyor."

Kalabalık Kurt'a yapılan tezahürattan daha çok coştu. Yanımdaki kız ve arkadaşları tiz birer çığlık attılar. Yerinde duramıyorlardı. Ortam ister istemez beni de heyecanlandırdı. En azından ben öyle düşünüyordum. Gölge'nin geleceği yola gözlerimi diktim.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin