Bölüm adından da anlayacağınız üzere, aşırı olmasa da rahatsız edici sahneler var olabilir. Uyardım gitti :D Zamanlama da manidar oldu yaaa :D
Redd- Nefes Bile Almadan
Keyifli Okumalar :)
Birbirimizde nefes alınca söneceğini düşündüğüm yangının, tam aksine daha da körükleneceğini öngörememek, tutku konusunda yaptığım belki de ilk hataydı. Belli ki her saniye kendi sınırlarımı aşacağım bir duyguyu yeni tatmıştım ve ilkinden sonra her an katlanarak çoğaltacaktım.
Dudaklarımızın bile bir saniye ayrılığa tahammülü yoktu sanki. Gölge üzerime eğilirken bacaklarımı içgüdüsel bir şekilde iki yana açıp, elimi sırtına bastırdım. Dudaklarımı es geçip, boynuma yöneldi. Boynumdaki ince deriyi öpüp, dişlerini sürterken kafamı geriye ittim. Boynumu emen dudakları, birkaç saniye sonra, elbisemin dekoltesine kaydı. Derin göğüs dekoltesinden açık kalan göğüslerimin arasına burnunu sürttü. Sakallarının da hat boyu tenimde kayması, karnımın altında bir kasılmaya sebep olmuştu. Elbisenin üzerinden, göğsüme sürttüğü elinin altında, ayak parmaklarımı içe kıvırdım. Kocaman eli neredeyse iki göğsümü de kavramıştı ama sol göğsüme doğru kaydı. Ellerimi, asi saç tutamlarının arasına geçirip, başını daha çok bastırdım. Yarını değil sadece anı düşünüyordum ve ondan da bir itiraf bekleyecek gücüm de, sabrım da kalmamıştı. İçimde verdiğim onlarca sözün bazılarını çiğneyip yuttuğumun, bazılarını ise tuttuğumun farkındaydım ama aşk hesap kitapla yönetebileceğim bir duygu değildi. Anlaşılan tutku da, zaten aşkla artsa da ondan tam bağımsız bir oluşumdu.
Parmaklarıyla elbiseyi biraz kenara itip, sol göğsüme daha yakın, kalbimin hizasına ıslak bir öpücük kondurdu. Titredim. Daha fazlasını istiyordum ama başını kaldırıp gözlerime baktı. Çoktan büyük bir yangının ortasına atlamıştık, yüzündeki tereddüt de silinsin istiyordum.
Gözlerinde ve tüm vücudunda bunu içten söylediğini belirten bir hücresi olmamasına rağmen bana baktı. Bakışında açık bir istek ama baskın bir saygı vardı.
"Mihre, yapmak zorunda değiliz."
Onu ne kadar zorlayacak olsa da bana da hak tanıyor olması bile kabul etmem için yeterliydi. Her konuda, en azından sadece kendini düşünmüyordu. Bugün cesur olduğumu zaten söylemiştim. Kafamı iki yana salladım.
"İstiyorum."
Gölge gözlerime anlam arayan bir şekilde baktı. Dediğimde ciddiydim o da buna inanmış olacak ki ikinci kez sormadı. İçtiğim içkiler yüzünden belki sarhoş olduğumu düşünüyordu. Belki birbirimizin canını acıtırcasına kıskançlık kavgası etmemizin etkisinde, kendimde değilim gibi görüyordu ama tüm hücrelerimle hiç olmadığım kadar ayık ve hayattaydım.
Yeniden dudaklarıma kapandı. Kollarından güç alarak üzerimde tuttuğu bedenini biraz serbest bıraktı. Birleşmek için yanıp tutuşan bedenlerimiz denk gelince, üzerimdeki ağırlığının etkisiyle de inledim. Boğazımdan yükselen sesi, dudakları arasına hapsetti. Öpüşmemiz hız kesmeden, artan bir şiddetle devam ederken elini boynumun arkasına getirdi. Elbisemin boyundan bağladığım bağını çözmek için uğraşırken yatakta kendimi yukarı kaldırdım. Birkaç saniyelik zorlanma bile tahammülsüzlüğünü katlamış gibi bana baktı. Sadece gülümsedim. Nihayet elbise çözüldü ve bir yağ gibi üzerimden çekip çıkardım. Ona yardım eden ellerime ben de inanamıyordum ama alevlenen duygularımın yanında utanç, daha sönük kalıyordu. Şimdi karşısında sadece iç çamaşırlarımlaydım. Beyaz elbisemden dolayı giydiğim beyaz dantelli çamaşırlarıma değen gözleri altında kasıldım. Komik bir duruma düşmeyecek olsam uzanıp gözlerini kapatırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...