♧53♧ AFFET

886 44 9
                                    

Selamlarsss. Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin <3 Keyifli Okumalar :)

Aysel Yakupoğlu-Gönül Yarası

Cem Özkan-İnsan Nasıl Unutabilir Ki?

Aşk her şeyi affeder miydi?

Günlerdir bunu düşünüyordum. Yaptığım tek şey hâlâ nefes almaya devam etmek ve kendimi zor da olsa ayakta tutacak kadar yemek yemekti. Birkaç kez Gölge'nin beni görmek istediği ve yeniden buluşmak istediği mesajlaşma da yaşamıştık ama kendimi tutamamaktan korkup bu fikre pek yanaşmamıştım. "Yorgunum, annemler var, şu an çıkamam," gibi aptal saptal türlü bahanelerle onu ayakta uyutmaya çalışıyordum. Uyumadığı kesindi ama üstüme de gelmiyordu. Beni iyi etmek için bunu yapıyordu ama bazen beni köşeye sıkıştırsa diye de düşünmeden edemiyordum.

Annemler o gün, Gölge'yle konuştuğumu fark etmemişlerdi çünkü eve gittiğimde daha yoklardı. Damla, beni beklemeden gitmişti ve annemler eve erken gelip bizi ararlarsa, baş başa olacağımız yalanını atmak için bahaneler bile uydurmuştu ama bizim; beklediğimden uzun gibi gelse de kısa süren konuşmamızla buna gerek kalmamıştı.

Akşamları, yani geceden sabaha kadar Gölge'nin bizim evin karşı tarafında arabasını park edip, orada beni görme umuduyla beklediğini; o akşam da kapı önünde biri var mı yok mu diye kontrol amaçlı pencereye yaklaştığımda görmüştüm. Bir şekilde birbirimizin varlığını hissediyorduk işte. O gelmişti, ben pencereye bakayım demiştim; ben pencereye yanaştığım anda da o, arabasına yaslandığı noktadan başını anında kaldırıp, direkt olarak kesin öğrendiği benim odamın camına bakmıştı.

Dediğinde haklıydı. Ben o eve girmediysem, o da girmemişti ve gördüğümde göre de girmemeye inatla devam ediyordu. Gecenin tamamını orada geçirirken -neyse ki ayaza kesen ve giderek soğuyan havada, bir süre sonra arabanın içine giriyordu da bu konuda da endişelenmiyordum- sabahları ne yapıyor bilmiyordum ama büyük ihtimalle eski hayatına dönmek için çaba sarf ediyor ve yapacak tek seçeneği şeklinde Yeraltı'na gidiyordu. Belki hâlâ düzeltmesi gereken başka işleri de vardı.

Babamın onun arabasını fark etmemesi iyi bir şeydi, zaten gece yatmaya yakın bir saatte geliyordu ancak karşıdaki komşular, arabası ne kadar lüks de olsa, kötü niyet barındıracak biri gibi durmasa da ondan, bizim tartışmamızı da gördükten sonra ondan şüphelenip, babama bir haber uçururlar diye korkmuyor değildim. Sonuçta bir planı varmış gibi, bir haftadır her gece aynı noktada bekleyen ve ev sahiplerinin olmayan bir arabaya herkes sıcak bakmayabilirdi.

Evden çıkmamak için direttiğim inadım da, bu akşam itibariyle ne yazık ki son buluyordu. İşe sabahtan başlamıştık gerçi.

Günlerden cumaydı. Annem ve babam resmi olarak son iş günlerini geçirip, mesai saatlerini tamamlayacaklardı ve akşam için, emeklilik kutlamaları, Orhan abi tarafından bizzat coşkulu bir kutlama olacak şekilde ayarlanmıştı. İşin biraz eğlence kısmına kaçtıkları ve sabahları azılı suçluları kovalayan polislerin, akşamları kendileri için hovardalık yapmak istedikleri işin gerçek kısmıydı ama bunu, resmi bir tören gibi gösterince kendilerini aklıyorlardı işte.

Her neyse, ben gitmek istemiyordum. Olayın failleri annem ve babam da olsa, bu kutlamayı evde ikisini de öpüp yapmayı tercih ederdim ama ayarlanan güzel bir yemeğe katılmama fikrini, günlerdir bu işe kendini adamış anneme gelip de anlatmak hayli zordu.

Kadın da haklıydı şimdi. Yıllarını verdiği mesleğinden güzel ayrılmak, yorgun gün ve gecelerinin acısını artık evde kalıp, kendini daha rahat hobilere verip ya da etrafı gezerek çıkartmayı kim istemezdi ki? Bu yüzden hafta boyunca gerek internetten, gerekse yerine giderek kendisi için güzel bir elbise de seçmişti. Benim yüzümden diyeyim ama aslında benim sayemde verdiği kilolarla da, denediği elbiselerin içinde müthiş duruyordu gerçi. En az on yaş gençleşmiş gibiydi. Bana fikrimi sormak için, alışverişe benim yerime Damla ve Leyla'yla çıksalar dahi, telefonuma habire mesaj attığında ve bana uzaktan elbise yorumlattığında bunu anlayabilmiştim.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin