Selam. Keyifler Nasıl? Tatlış bir bölümle biz geldik.
İkiye On Kala-Bütün İstanbul Biliyo (Şarkıyı açarsanız bölümdeki sahnelerde anlamlı olurss 😉)
Beğeni ve yorumlarınız eksik etmeyin lütfen. Keyifli Okumalar :)
Kocaman bir huzur balonunun içindeydim sanki. Dinlenmiş bedenimde ince bir sızı geziniyordu ama sızı, kalbimde oluşmamış, bacaklarımın arasındaki yangını söndürmek için bedenime zerk edilmişti. Kısa süre sonra geçecek bu sızı yüzünden de hiç suratımı asmayacaktım.
Saat kaçtı bilmiyordum ama epey uyuduğum kesindi. Beni uyandıran etken ses değildi, perdeler kapalı olduğundan, gözüme girmeye uğraşan ışık da değildi ama Gölge, uykusunda tepki vermiş gibi, kolunu bedenimden çektiğinde büyük bir yoksunluk krizine girmişim gibi irkilerek gözlerimi açmıştım. Sanki beni yeniden bırakmıştı. Ama öyle bir şey yoktu, yanımdaydı, sakince nefes alıp veriyor, uyurken değişen pozisyonumuz yüzünden yüzü bana dönük, yan bir şekilde, yüzümün dibinde uyuyordu.
Şişen gözlerimden ve dün aklıma bile getirmediğim makyajımla uyuyup kalmamdan sonra, kirpiklerimin rimel yüzünden birbirine yapışmasından nefret ederek, avucumun içiyle gözlerimi ovaladım. Mırıltı gibi çıkan sesime hakim olmak isterken, Gölge'yi uyandırmayayım diye, dudaklarımı dişlemiştim. İkimiz de odadaki birleşmemizin kokusu haricinde, leş gibi içki kokuyorduk aslında. Bu, uyanınca daha da fark edilir olmuştu. Ama umurumda değildi.
Hem uyandırmaktan korktum hem de yüzüne bakarken daha fazla dayanamayıp, Gölge'nin üzerine eğilirken, dudaklarına bir öpücük kondurmuştum. Ama onun da, yarım yamalak uykularından sonra bu dinlenmeye ihtiyacı olmalıydı ki, uykusunda iç çekmekten başka bir tepki vermedi. Parmağımla, alnına düşen birkaç siyah tutamı geriye itip, üzerinden kayan örtüyü çekiştirdim. Yataktan kalkmayı istemiyordum ve tembel davranmak güzel olabilirdi ama Gölge'nin ne zaman uyanacağını bilmiyordum ve kalkıp hem tuvalete girsem hem de banyo yaptıktan sonra, ikimiz için güzel bir kahvaltı hazırlasam iyi olabilirdi.
Komodindeki dijital saat, 12:00'ı gösteriyordu. Kaçta uyuduğumuz belirsizdi ve o yorgunlukla yine de erken uyanmış sayılırdım. Herhalde hep erken kalktığımdan alışkanlık olmuştu.
Örtüyü bedenimden sıyırıp, evin biraz düşmüş ısısının çıplak bedenime çarpmasını uyuşuk gözlerle karşıladım. Sırtımdaki kemikleri oynatmak ister gibi sağa sola eğildikten sonra, sessizce yataktan kalkıp banyoya adımladım. Makyaj temizleme suyuyla, yüzümdeki kalıntıların hiçbiri kalmasın diye ayna önünde sildim. Üstümden tır geçmişti sanki. Bu düşünceyle aptalca kıkırdadım. Gölge'yi benzettiğim şekil komikti.
Gözlerim tamamen açıldıktan sonra da, dişlerimi fırçaladım; tuvaletimi yapıp, sıcak suyu ayarladıktan sonra duşakabine girmiştim. Bu evin verdiği konforu, eşyalarımı kendimin dizdiği noktaları hatırlamak beni istemeden gülümsetmişti. Şampuanım, duş jelim bile hâlâ koyduğum noktadaydı. Herhalde Gölge, burayı temizletirken eşyaların düzeni konusunda insanları biraz sert bir dille uyarmıştı, yoksa bu titiz davranışı herkesin göstermeyeceğini biliyordum.
Saçlarımı iki kez uzun uzun şampuanladım. Sıcak su, üzerimden kayıp giderken de bedenime masaj yapıyorlarmış gibi rahatlamıştım.
Arındığıma emin olduktan sonra duştan çıkıp, kapının arkasında duran bornozumu giyip, saçlarımı da küçük havluyla ıslağını almak için topladım.
Üzerimdeki bornoza sarınarak yeniden içeri girdiğimde, Gölge hâlâ bıraktığım gibi uyuyordu. Ona gülümseyerek baktıktan sonra giyinme odasına geçip, üzerime giymek için bir şeyler baktım. Evin sıcak oluşuna güvenerek altıma kısa bir şort giysem de, üzerime, Gölge'nin siyah kazağını geçirmiştim. Saçlarımdaki suları havluyla olabildiğince kurutup, taradıktan sonra odada kurutursam Gölge uyanacağı için kurutmadan, sırtıma saldım. Bileğime bir toka takıp, aşağıda bağlarım diye düşündükten sonra da, dizlerime kadar gelen uzun, kışlık, üzerinde çilek figürleri bulunan çoraplarımdan giyip, ayağıma pelüş ev botlarımı takmıştım. Galiba kışın ne giymem gerektiğini asla bilmiyordum. Ben yaz insanıydım ama önümüz kıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...