♧69♧ SÜRPRİZ

461 25 2
                                    

Selamlar. Biraz ilhamsızlık yaşıyor gibiydim ama umarım beğenirsiniz. Bu arada KISA HİKAYELER'DE yeni bir çiftimiz var. KALBE GİDEN YOL adlı bir hikaye yayımladım, bakabilirsiniz. O bayağı uzundu onla uğraştım diyebilirim.

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorumm.

Kaan Boşnak-Benimle Kayboldun

Gölge'yle benim yaşadığım romantik anlarımız, ikimize özel değildi. Bu haliyle birkaç getiriye sebep de olmuştu. Yanımıza gelip bizi kutlayan kibar insanların yanı sıra ben de, bizi değişik ve ilginç bir olaymış gibi video kaydına alan kişilerden rica ederek, çektikleri videoları bana atmalarını istemiştim. Sosyal medya üzerinden de birbirimizi takiplemek durumunda kalmıştık. Hoş, şikayetim yoktu listemde Fransız bir sözde arkadaşımın olması güzel bir durumdu. Geneli yerel halktı. Yani Fransız'dı. Birkaç turistle de takipleşmiştik, manyak gibi her türlü fotoğraf ve videoyu almak istediğim için ama biz gibi hazırlıksız gelmeyip, ellerinde profesyonel fotoğraf makineleri olduğu için fırsatı kaçıramazdım. Keşke selamlaşma şekilleri hariç onların dilini bilsem diye de içimden geçirmiştim ama saniyelik olacak bir iş olmadığından da her biriyle İngilizce'yi ortak bir dil olarak kullanıp anlaşabilmiştik.

Burada bu gibi durumların sık yaşandığını söyleyen ve nemrut suratlı, birilerinin mutluluğuyla mutsuz olacak tipler de vardı ama onları umursayan kimdi? Ülkemizde olduğumuzdan çok daha özgürdük. Köşe başı öpüşüp koklaşmamıza kimse dönüp bakmıyordu bile. Aradan sivrilen geri zekalılar hariç. Herkesin hayatı da özgürlüğü de yasakları da keşke kendini ilgilendirseydi ama Avrupa ülkesi olmasına rağmen bu bakışları gördüğüme şaşırmadığımı söylemesem de olmazdı.

Her neyse bu anıları da saklayabildiğime memnun olduğumda, Eyfel'in önemi de benim için boyut atlamıştı. Artık Eyfel benim için, anlattığım hikayedeki gibi bir hediye değil, küçümsenircesine demir yığını da değil, hayatımı ilelebet birleştirmek istediğim adamın bana ikinci kez evlenme teklifi ettiği, romantik aşkımızın bir başka simgesiydi.

Çok ilki Gölge'yle gerçekleştirmiştim zaten ama bunun hâlâ devam ediyor olması, bana bir rüyadaymışım hissini veriyordu. Bana verdiği değeri, benim için kalıplarından sıyrıldığını görmek galiba her şeye bedeldi. Ondan bir saniye bile ayrı kalmak istemiyordum artık. Bir sonraki hayatım olsa da aynısını dilerdim. Yine onu bulmayı. Yine onun olmayı.

Milyarlar arasından seçtiğimiz bir kişiyle ya da bizi bulan bir kişiyle, kalplerimizin karşılıklı atmasından büyük mucize olamazdı. Bu şükür ki bana nasip olmuştu. Ben de ayrılmamam fikrini somut olarak gerçekleştiriyor, onun kolunun altından ayrılmıyordum. Omzumdaki belirgin ağırlığı bana yük olmuyor aksine varlığını kanıtladığı için mutluluğuma mutluluk katıyordu.

Buraya gelirken yaşadığım heyecanın kim bilir kaç katını burada anı yaşarken yaşıyordum artık. Düşündüğümden daha güzeldi her şey. Biz de bu güzelliğe uyum sağlıyorduk işte.

Bizimle turlayan insanların gözleri bizi süzerken, Eyfel'de bir daha uğramayacağımız için bir süre daha kaldık. En üst katta, belirgin bir kalabalık vardı ve kalabalığın sık uğradığı duraklardan biri de, bar olduğunu düşündüğüm bir yerdi. Gidenler ellerine plastik kadehlerde, pembe renge çalan birer şampanya alıyorlardı. Gölge'ye dönüp, başımı yana eğdim. "Aşkım biz de alalım kutlamamıza yakışır."

Gösterdiğim yere baktı. Herkes alıyorsa, tadının iyi olacağını düşündüğüm için heyecanlanmıştım. Sonra kafasını salladı. "Olur güzelim."

Sıraya girip, şekilli kadehlerden ikisine barmenin şarap dolduruşunu izledik. İlla bir farkı var gibi duruyordu. Bu işin içinde olan Gölge bile dikkatli gözlerle, ilk yudumu alanların yüzüne ya da barmenin hangi şampanyayı doldurduğuna dikkatle bakıyordu. Sol kolumu beline dolayıp ona yaslandım. "Fikirlerini çalma."

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin