Selam arkadaşlar. Nasılsınız? Yeni bölümümüz geldi. Mihre'nin bu hallerini sevdiğimi fark ettim bir süre böyle devam :D
Melike Şahin-Hepsi Geçti
Yalın- Yağmur (Bir küçük yağmur damlası kadar değerim yok mu sende? Güz ayrıldığımız gündür, kim bilir kaçı bitmiş, gözyaşı yok bende...) Çok uyumluydu, bunu da dinleyin 💖
Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Keyifli Okumalar :)
Gurur denen duygu, öyle illet bir şeydi ki... Ve çok boktandı! Sırf bu yüzden, Gölge bir polis arabasının arkasına oturup giderken, dışarıdan görenlerin boş diyebileceği gözlerle bakakalmış, hiçbir sert tepki verememiştim ama içimde kalan sağlam yerleri yine bin parçaya ayırmıştım. Öyle arada ve sıkışmış vaziyetteydim ki...
Babamla aramı yeni düzelttiğim için ona rest çekip, ben de peşinden gidemiyordum. Zaten ben bunu yapamadan, her şeyi yeniden kontrol altına almış gibi gururlu ve mutlu gözüken babam da, yakalayacağı bir ipucu ve aralayacağı sır perdesi yüzünden heyecanla; eve girip üzerini değiştirdikten sonra evi terk etmişti. O şimdiden büyük bir zafer kazanmış pozlarına girmişti. Bense Gölge'yle konuşmak bile istemediğim için, peşinden gitmeyi bir anda küçüklük görmüştüm. Sanki bunu yapsam kadınlık gururum hiç kalmayacaktı. Bir kere de o benim peşimde koşsun diye, belki de çocukça bir isteğe tutulmuştum. Beni gerçekten geri mi istiyordu? O zaman aklanıp, emniyetten çıkmalı ve bana bunu göstermeliydi! Yoksa çektiğim acıları ve bana işkence eden tüm zamanları asla unutmaz ve onu eskisi kadar masum biri olarak affedemezdim.
Annemle ikimiz, dakikalar sonra salonda kalmış, kararan havadan sonra ne perdeleri kapatmış ne de ışıkları yakmıştık. Kendi içimizdeki savaş öyle çetindi ki dışarıdan hiçbir şey bizi etkileyemez sanmıştık. Görünürde baş başa vermiş oturuyorduk ama farklı şeyler düşündüğümüze emindim. Onun yüzünde karmakarışık bir ifade vardı, tercihen babamın yanında olmasını ve onu törpülemesini isterdim ama annem bunu yapsa; kendi aralarında bir şeyler çatırdayacak diye korktuğundan olsa gerek yerinden kımıldamamıştı. Zaten hafta sonu olduğu için, Gölge'nin önceki hayatını ya da çat kapı geri dönüşünü; emniyette hala duymayanlar kaldıysa o da giderek, boş yere kendini ve bizi açık etmek istemiyor olmalıydı.
Evet, Gölge'nin peşinden gidememiştim ama bedenime batıyormuş gibi rahatsızca oturduğum koltukta geçen saatleri rahat tükettiğim de söylenemezdi. Yeniden, terk edilişimin ilk gününe dönmüşüm gibi kasılmıştım. Onun sesini duyduktan, kokusunu yeniden hafızama kazırcasına soluduktan sonra dün gülen yüzüm, bugün yine solgun bahçelere dönmüştü. Kafamda katlanılmaz bir ağrı vardı. Bir ay boyunca her türlü ilaca bağımlı olacak kadar, ruhsal acılarımı dindirsin diye, ağrı kesici kullandığımdan artık evde elimi attığım bir noktada hap bile bulamıyordum. Dirseklerimi dizlerime yaslamış, öne eğilmiştim. Parmak uçlarım şakaklarımın kıyılarında dolanıyordu ama beynime ağırlık yapmış düşünceler varken bunun bir faydası yoktu. Alnıma doğru ağrımı geçirsin diye başımı ovmaya devam ettim ama ağrı benim baskımla daha da artmış gibi hissettiğimde sesli bir şekilde ofladım. Eve hakim olan sessizliğe öyle alışmıştık ki annem sesimle irkildi. Bana dönen gözleri büyük bir sorgu barındırıyordu. Ben de ona baktım. Sanki bu tüm yaralarınızı gören kişiden kendinizi asla sakınamamanız gibi bir durumdu. Anında gözlerim doldu.
"Anne, n'apacağım ben?" Annem oturduğu koltuktan apar topar kalkıp yanıma geldi. Onun da son zamanlarda hiçbir şeyi kaldıramadığının farkındaydım ama benim bu, feleğin sillesini yemiş halimi yeni fark ediyor gibi yanıma yaklaşıp, beni göğsüne çekti. Saçlarım kucağından sarkarken, yüzümü boynuna doğru gömdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
General FictionTolstoy: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir, der. İki noktada da haklıdır. Ben de tamamen duygularımın esareti altında, yeni bir yolculuğa çıkmış, yolculuk boyunca sızlayan vicd...