5.

52.2K 1.7K 320
                                    

Ceren'e her şeyi anlattığıma kesinlikle pişman olmuştum. Bizi shiplemeye başlamıştı. Dönen sandalyede bacaklarını kendisine çekmiş dönüyordu. Ve dilinde ise bir şarkı vardı.

"Benim kardeşim aşık olmuş, bir kuş gelmiş uçurmuş. Saçlarını savuracağı bir yer bulmuşta, hemen konmak için koşmuş.
Benim kardeşim olmuş, aşık olmuş..."

Gözlerimi devirdiğimde, yatakta sırt üstü yattım. Tavanla bakıştığımda, yanaklarımı şişirerek nefes verdim. Bilmiyordum. Belki de seviyordum, ne değişirdi ki? Beni daha korumak ister miydi yoksa sadece işi olduğu için mi katlanırdı? Ceren kendi kendine söylenmeye devam ettiğinde, erkek kahkahası kulaklarıma doldu.

"Celal abi, bari sen gülme! Aşık olmadım diyorum, niye kimse anlamıyor?"

Hızla yattığım yerden doğrulduğumda karşımda Çağlar'ı gördüm. Sertçe yutkunup gözlerimi kaçırdım. Nefes alışlarım hızlanırken Ceren'e baktım. Gülmemek için dudağını bastırıyordu. Aniden kalktığında kaşlarımı çattım.

"Kime aşık olmadın?"

"Ben en iyisi abime bakayım, siz muhabbet edin."

Gözlerimi kocaman açtığımda, sırıtarak odadan çıkmıştı. Omuzlarımı düşürdüğümde Çağlar, dönen sandalyeye oturup yatakta oturduğum yere geldi. Ona doğru döndüğümde, sırıtarak bakıyordu. Cevabı beklediği için tek kaşını kaldırdı.

"Şey, birisi var. Bana yakın birisi ama hoşlanmıyorum. Yani hoşlanmamam gereken birisi."

"Nedenmiş?"

"Çünkü..."

Dudağımı ısırdığımda, uyduracak bir şey bekliyordum. Ama yoktu. Bu yüzden sadece omuzlarımı silkmekle yetinmiştim.

"İkimizde evde kaldık. " Sırıttı.

"Hayırdır, hani birisiyle sözleşmiştin?"

Kafamı salladım. Yastığı kucağıma alıp sarıldım ve kendimi yatağa bıraktım.

"Yoksa sözleştiğin kişiyi mi seviyorsun?"

"Sevmiyorum dedim ya nesini anlamıyorsun!"

Sinirlenişimle hızla ellerini yukarı kaldırıp güldü. Kucağımdaki yastığı ona fırlattığımda, tek eliyle tuttu ve bana geri yolladı.

"Hem sen kendine bak! Evde kaldın, seni ben bile almam."

"Hadi ya! Öyle mi?" Sırıtıp bana doğru yaklaştı.

"Öyle."

Çatallı çıkan sesime, lanet okuyup yutkundum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında gözlerim istemsizce dudaklarına kayıyordu. Bu yaşında neden yakışıklı olmak zorundaydı?

Ve ben neden ona hayranlık duymaktaydım?

"Bana karşı gelebileceğini sanmıyorum İzel."

"Bana adımla seslenmenden nefret ediyorum."

"Bende öyle!"

"Sana Çağlar dan başka ne diyebilirim bay zeki?"

Sırıtıp kulağıma doğru yaklaştı.

"Farklı şeyler diyebilirsin ama sana uyacağını sanmıyorum ufaklık."

Omuzlarından iteleyip sinirle ayağa kalktım. Sırıtışını gördüğümde, gözlerimi kıstım.

"Terbiyesiz!"

Kahkahasını duyduğumda arkamı dönerek gülümsedim. Tamam kesinlikle bu dedikleri hoşuma gitmişti. En fazla ne diyebilirdim?

Daddy?

Merdivenlerden aşağıya indiğimde, Cemil Amca'yı gördüm. Sessizce elindeki dergiyi okuyordu. Bende karşısında duran koltuğa oturdum. Ceyda teyze mutfaktan çıkıp gülümseyerek yanıma geldi. Elindeki havluyu masaya bırakıp, şirince bana baktı. Kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Hadi hadi söyle bana, benden sır çıkmaz."

Biraz yanıma yaklaşıp fısıldadı. Ne dediğini anlamıştım ama sadece kafamı çevirip Cemil Amca'ya bakmakla yetinmiştim. Gülerek bize bakıp geri dergisine döndü. Üzgün bakışlarımı attıktan sonra şirince sırıtıp Ceyda teyzeye döndüm. Ceren'in kime çektiği belliydi.

"Yok Ceyda teyze, sen yanlış anladın."

"Sus bakayım, ben sizi onun fotoğrafını görünce yakıştırmıştım. Ne var kızım sanki birisiyle sevgili olsan?"

"Asıl problem sevgili olmak değil ki! O beni sevmiyor, sevse bile yaşımız tutmuyor. Hem sadece bir hoşlantıdır."

"Mantıkla ilerlenmez, buranı dinleyeceksin. Sevdiğin zaman insan ne yaşa takılır, ne de kaşına gözüne."

Eli kalbime gittiğinde, kafamı eğip kalbime baktım. Ne yapmalıydım bilmiyordum. Gülümsediğimde sırtımı sıvazlayıp sıkıca sarıldı. Bende ona sarıldığımda, biraz da olsa anne sevgimi Ceyda teyzeyle giderebildiğimi anladım.
***

"Kaldır şu koca kıçını da bize bir kahve yap!"

Gözlerimi devirip halamın yanından geçip gittim. Mutfağa ilerleyip kahveyi hazırladığımda, pişmesini bekleyerek telefonumu elime aldım. O sırada bir mesaj gelmişti.

Çağlar: Odanda duran kişi kim İzel??

Kendisine görüldü atıp, adımlarımı hızla odama ilerlettim. Gördüğüm manzarayla kaşlarımı çatarken, eşyalarımı karıştıran Mert'in kolunu tuttum ve hızla odamdan çıkardım.

"Bir daha sakın odama girme!"

"Kendi evimde sana mı soracağım nereye gireceğimi?"

"Kendi evim dediğin yer, önceden benim evimdi Mert!"

"Kendi ağzınla diyorsun, önceden diye. Yani ailen ölmeden önce."

Sırıtıp karşımdan çekilirken, kirpiklerimi kırpıştırdım. Gözlerimin dolmaması için alt dudağımı emip hızla anahtarla odanın kapısını kilitledim.

"Bir işe doğru düzgün baktığın bile yok! Gereksiz ucube!"

Mutfağa ilerlediğimde taşan kahve için bana söylenen halamı gördüm. Sinirlenmemek için dudağımı ısırıp yeniden odama ilerledim. Ardımdan kapıyı kilitleyip ışığı söndürdüm ve pervaza oturdum. Telefonum çaldığında Çağlar'ı hepten unutmuştum bile.

"Kimdi o?"

"Kuzenim. Haber verdiğin için sağol."

"İyi misin sen?"

"Evet, sen?"

"Dalga geçmenin sırası değil ufaklık! Ne oldu?"

"Yarın önemli bir gün sadece. Biraz duygulanmış olabilirim."

"Öyle mi? Neymiş o önemli gün?"

"Yarın öğrenirsin. Neyse ben yatıyorum sende git hadi. İyi geceler."

"İzel?"

Telefonu kapatacakken adımı seslenmesiyle durdum. Ağzımdan onaylarcasına mırıltı çıkardım, duyduğumu bilsin diye. Seslice nefes verdi. Kafasını geriye attığını, koltukta kıpırdamasından anlamıştım. Bu yüzden bende kafamı gökyüzüne çevirdim ve gözlerimi kapattım.

"Kendine dikkat et olur mu? Yani o evde."

"Merak etme kaptan."

"İyi geceler ufaklık."

"İyi geceler."

KORUMA MI? O DA NE? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin