"İyi misin?"
Yanıma geldiğini gördüğümde kafamı salladım. Karşımdaki sandalyeye oturup yanaştırdı ve elimi tutup öptü.
"Üzgünüm. Ben böyle yapacağını bilemedim!"
"Önemli değil. Sen sıkma canını, Mine nerede şimdi?"
"İçeride uyuyor, babam birazdan gelecekmiş."
Gülümseyip elini sıkıca tuttum. Elini yanağıma atıp okşadı ve sarıldı. Sanki bu sarılış daha bir farklıydı. Daha huzurlu, daha özür amaçlıydı. Elimi sırtına atıp okşadım.
"Babamla birlikte bizde mi çıksak? Yemek işi yalan oldu bari sahile gidelim. Gidelim ister misin?"
Kafamı kaldırıp ona baktım.
"Gidelim bir tanem."
Gülümsediğini gördüğümde gözlerimi kapatmıştım. Alnıma bir öpücük kondurdu. Uzunca bir süre dudaklarını çekmemişti. En sonunda ben ayrılıp boynuna sıkıca sarılmak için ayağa kalktım ve kucağına oturdum.
"Sanki hep böyle kalsam sıkılmayacak gibiyim."
"Bu his sadece bana oluyor sanıyordum! Demek aşık olan herkeste oluyormuş."
Gülüşümüz yankılandığında ensesini öptüm. Ayrılacağımız zaman zil çalmıştı. O kapıyı açarken, bende üzerimi değiştirmek için odaya girdim. Üzerime bir kazak giyindim ve montlarımızı alıp odadan çıktım.
Çağlar, Mine'yi kucağına aldığında hep birlikte evden çıkmıştık. Şoför kapıyı açtığında Mine'yi dikkatlice koltuğa yerleştirdi ve geriye çekildi. Yalçın baba ile vedalaştıktan sonra ikimiz kalmıştık. Derin bir nefes alıp, buharın dışarıya çıkmasını sağladım.
"Hadi gidelim."
Kafamı sallayıp arabaya bindim. O da yerleştiğinde klimayı açmıştı bile. Ellerimi cebime koyup, yola odaklandım. Sahile doğru geldiğimizde kenara çekti, arka tarafa elini uzatıp bir koli kutusu çıkardı.
"Bu ne?"
"Abur cubur!"
İştahla elimi daldırıp bir cips aldım. Açtığımda kokusu biraz midemi bulandırsa da ağzıma birkaç tane atmıştım.
"Arkaya mı geçsek?"
Kaşlarımı çatıp ona, ardından da arka koltuğa baktım. Ağzıma attığım cipsin tadı midemi bulandırırken, hızla kenara koymuş ve yüzümü buruşturmuştum.
"Arkaya geçip ne yapacağız?"
"Ne istersen onu!"
Suratıma doğru yaklaştığında, ondan uzaklaşmıştım. Elimi karnıma atıp ovaladım.
"Midem bulanıyor."
"Üşüttün mü?"
"Aç karnına yedim ondan oldu heralde."
"Doğru dedin, şuradan yiyecek bir şeyler alalım."
"Çağlar?"
"Efendim?"
Elimi yanağına atıp okşadım. Gülümseyerek avucumu öptü.
"Başka eve mi taşınsak?"
"Sende haklısın. Şu son olaydan sonra kalmak istememen normal. Zaten çocuk olunca küçük gelir diyorduk. Yarın başka evlere bakalım istiyorsan?"
Yanağına sulu bir öpücük bıraktığımda ikimizde gülümsüyorduk. Sahilden çıkıp, dışarıdaki bir restorandan yemek almıştı. Evin önüne doğru ilerlediğimizde kapıda bir sürü polis olduğunu gördüm. Kaşlarım hafiften çatılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...