Bara geleli yarım saat olmuştu ve mal gibi oturuyordum. Çağlar yanımda değildi. Ceren başka birileriyleydi. Ve ayrıca geldim geleli birisi sürekli bana bakıp duruyordu. En sonunda gözlerimi ona diktiğimde göz kırptı. Bense gözlerimi devirmekle yetinmiştim. Ayağa kalkmasıyla anında telaşlandım ve elimdeki bardağı dikledim. Ne yapacaktım?
Anında önüme gelen kişinin bana sarılmasıyla kaşlarım çatıldı. Çağlar? Gülümseyip ona baktığımda, suratındaki ifadeyi çözemiyordum. Kollarımı ona sardığımda fark ettiğim şey, babama sarıldığım gibi sarılmamdı. Babama küçükken hep tişörtünden içeriye ellerimi sokarak sarılırdım. Aynı şu anda Çağlar'a sarıldığım gibi. Fark etmemiş gibi yapıp kafamı gövdesine yasladım ve sırtındaki elimi rahat bir pozisyona getirdim.
Eliyle yüzüme düşen saçlarımı düzeltip topladı. Bu hareketi hoşuma giderken gülümsemiştim. Huzurlu hissediyordum ve bozulmasını istemiyordum. Ağır parfüm kokusu burnuma gelirken gözlerimi kapattım. Yanımıza gelen birisiyle hafifçe kaşlarımı çattım.
"Sızdı mı?"
"Sanmıyorum."
"Alkol pek kullanmaz aslında. Böyle eve de gidemez. Ne yapsak?"
Bunu diyen Cerendi. Kendisi benim alkol kullandığımı ve hemen sızmayacağımı da bilirdi. Dudaklarımı birbirine bastırdığımda kendimi gülmemek için zor tuttum. Onun aklından ne geçiyordu bilmiyordum ama kendi karına bir şeyler olacaktı.
"Ben hallederim Ceren hanım siz merak etmeyin ."
"Mutlaka mesaj at. Ayrıca İzel bir şeye sarılmadan uyuyamaz."
Çağlar'ın kıkırdamasını duyduğumda, kulağıma yayılan tek şeyin bu olmasını istedim. Ama Ceren söylediği şeyde bu sefer haklıydı. Bir şeye sarılmadan uyuyamıyordum. Bedenim hafiften havalanırken, sırtındaki ellerim çekildi. Ama ben böyle iyiydim.
Beni kucağına aldığında, ellerimi boynuna doladım ve kafamı boynuna gömdüm. Dudaklarım hafiften boynuna değiyordu bile.
"Umarım kusmazsın ufaklık."
Dışarı çıktığımızı gürültülü olan sesin azaldığında anlamıştım. Hafiften gözlerimi açıp suratına baktım. Boynunda duran elimle saçlarını okşadığımda ne kadar iyi hissettiğimi fark ettim. Yerinde kıpırdanırken, ayaklarım yere değdi. Ama boynumdaki ellerimi sıkıca tutmuştum. Çenemi göğsüne dayayıp ona baktım. Hafif kirli sakalları vardı. Düzgün bir burunu, ela gözleri ve dolgun dudakları. Diğer yaşıtlarına taş çıkartırdı.
"Umarım bir gün elini sırtıma değdirmek neymiş sana gösterebilirim."
"Şş!"
Elimle dudaklarıma bastırıp, susmasını sağladım.
"Bir haftadır aklı başında geziyorsun, sadece bir bardakla böyle olmana inanmam çok zor ufaklık."
Kulağıma fısıldadığı şey hoşuma giderken, mayışmış bedenimi bıraktım. Sırtımdaki eli sertleşirken beni arabaya bindirmişti. Koltukta kıvrılıp sırtımı ona döndüm. Eğer bir gün aşık olursam ve bu kişi Çağlar olursa ne olacaktı? Neden böyle düşünmüştüm bilmiyordum ama kendimi kötü hissetmiştim.
Ya da herhangi birisini seversem, yine kötü mü hissederim?
Çağlar'dan hoşlanıyor olabilir miydim? Yani ona dokunmak hoşuma gidiyordu, hatta o adamdan önce yanıma gelip bana sarılması da hoşuma gitmişti. Bilmiyordum. Babam kızar mıydı, benden yaşça büyük bir insanla birlikte olmama? Gözümden akan yaşları durduramazken, elimle ağzımı kapattım.
"Ufaklık?"
Araba yavaşça dururken, eliyle koluma dokundu dönmem için. Israr etmeyip ona döndüğümde, bakışlarını görmüştüm. Üzülüyordu. Acımış mıydı bana? Bunu düşünmek daha çok canımı yakarken, ağzımdan birkaç hıçkırık kaçmıştı. Eliyle yanaklarımdan akan yaşları silerken, dudaklarımı büzüp suratına baktım. Ona bakmak daha çok ağlamamı sağlıyordu. Göz yaşım yüzünden etraf bulanıklaşırken, yüzümü yüzüne yaklaştırdım.
"Ne oldu?"
Yanağımda duran elini tuttuğumda, kafamı göğsüne yasladım. Diğer eliyle sırtımı sıvazlıyor arada bir saçımı okşuyordu. Neden bir anda böyle olduğumu bilmiyordum. Ayda yılda bir vuran üzüntü kapasitemdi belki de. Saçımı öptüğünde hissettiğim huzuru, son birkaç yılda kesinlikle hissetmemiştim. Ağlayışım dinerken, sessizce göğsünde nefes alıp veriyordum. Gerçekten uykum gelmişti ve yorgun düşmüştüm. Gözlerimi sonunda huzur bulduğum bir yerde kapattım.
***Sabah gözlerimi açtığımda, beyazlarla dolu odada olmamla kaşlarımı çattım. Üzerimdeki elbise buruşmuştu. Hızla yataktan kalkıp saçlarımı bileğimde duran tokayla topladım. Köşede duran çantamı bulduğumda, içinden telefonumu çıkarttım. Saat sabah 10'du. Yutkunup adımlarımı kapı girişine doğru yönelttim. Beni durduransa gördüğüm manzaraydı.
Çağlar, masaya kahvaltılık koyuyor aynı zamanda ıslık çalışıyordu. Üstü çıplak olsaydı fena olmazdı aslında. Ne diyorum ben? Boğazımı temizleyip sessizce içeriye adımladım.
"Günaydın."
Bana döndüğünde elimdeki çantamı tezgaha koydum gülümseyerek. O da kocaman gülümseyip göz kırptı ve elindeki tavayı masaya koydu.
"Günaydın ufaklık. İyi misin?"
"Evet. Sadece başım ağrıyor."
"Dün çok fazla ağladın."
"Umarım başını şişirmemişimdir."
"Hayır, hadi otur."
Hafifçe gülümsediğimde, oturup oturmamak arasında kararsız kaldım.
"Sanırım ben gitsem iyi olacak. Sana da yük olmuşum zaten."
"İzel, ben senin korumanım. Bu evden her türlü birlikte çıkacağız."
"İzel?"
Adımı seslenmesi tuhafıma giderken, bana kaşlarını çatarak baktı. Elinin tersiyle alnıma dokundu.
" Ateşin de yok. Adını unutmuş olamazsın değil mi?"
"Hayır yani sen sürekli ufaklık diyorsun ya, o yüzden."
Sırıtışını sergilediğinde alnımdaki elini indirdi. Masaya oturduğumda dudaklarımı birbirine bastırıp ona baktım. Valla acıkmıştım. Hiç tınlamayıp yemeğe başladığımda, ona ekmeğe sürdüğüm reçeli uzattım. Tam ağzına atacağı sırada, geri çektim ve kendi ağzıma attım. Gülüşünü sergilediğinde o da aynı benim gibi yapıp ekmeği bana uzattı.
Hafif öne eğilip elinde ki ekmeği ağzıma aldım. Sert yutkunuşunu gördüğüm de ekmeği yavaşça çiğnemeye başladım. Tamam, yutkunmasının sebebi parmağını az da olsa yalamış olmam olabilirdi. Gözlerimi kaçırdığımda saate baktım. Daha erkendi, işe geç kalmazdım.
"Sevgilin var mı?"
"Hayır."
"Şaka yapıyorsun değil mi?"
"Neden şaka yapayım?"
Gözlerimi kocaman açtığımda ağzıma bir zeytin atmıştım. Çayımdan bir yudum aldığımda sorusunun cevabını beklediğini gördüm.
"Evde kalmışsın da."
"Belki aklımda birisi var."
"Aklındaki olması önemli mi, hayatında olsun."
"Sen kendine bak, 19 yaşındasın ama sevgilin bile olmamış."
"En azından birisiyle sözleşmişliğim var!"
"Ne!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...