Arabaya bindiğimizde ikimizde konuşmuyorduk. Haklıydı ve bir şey diyemiyordum. Sonuçta kendisi işini yapıyordu. Beni korumazsa işinden kovulacaktı. Kendisini düşünmesi çok normaldi. Kızgın bakışlarla yola baktığında tedirginlikle bir soru yönelttim.
"Müsaitsen, senin evine gidebilir miyiz?"
Soğuk bakışlarını gördüğümde omuzlarımı düşürdüm. Eliyle yüzünü ovalayıp yola bakmaya devam etti.
"Kusura bakma, saçma bir soruydu. "
Eve giden yolda ilerlerken bir anda arabayı sola kırdı. Yani bu demek oluyordu ki, onun evine gidiyorduk! Yutkunup telefonumu çıkarttım.
İzel: Sen kalbini kırdığın erkeklerin gönlünü nasıl alıyorsun?
Ceren vakti: Çağlarla kavga mı ettiniz? Hem sen nasıl yalan söylersin ya!?
İzel: Annem ve babamın yanına gittim Ceren. Bunun için size ne diyebilirim Allah aşkına?
Ceren vakti: Özür dilerim. Keşke haber verseydin bende gelirdim.
İzel: Bir dahakine gelirsin. Ayrıca kavga etmedik. Yani sanırım. Bilmiyorum. (Üzgün surat emojisi)
Ceren vakti: Başka birisi olsa tavsiye verirdim ama iş Çağlar'a gelince sıkıntı var. Adam 33 yaşında elbette taktikleri biliyordur.
İzel: Peki, teşekkür ederim kuzum.
Ceren vakti: Önemli değil bebiş. Bir şey olursa ara.
İzel: Tamam.
"Telefonla mesajlaşmaya devam edecek misin yoksa arabadan inecek misin?"
Kafamı telefondan kaldırdığımda geldiğimizi anladım. Hızla arabadan indiğimde, sitenin önünde insanlarla bakışmaya başlamıştım bile. Çağlar'ın arkasından yürüyüp içeriye girdik ve asansöre bindik. Onun evine gitmeye utanıyordum. Sonuçta ilk ve son olarak sarhoşken gelmiştim. Yine bir rezillik çıkmasını istemiyordum.
Asansörden inip eve girdiğimizde, stresten dudaklarımı yemeye başlamıştım. Gözlerim hafiften kapanıyor olmasına rağmen kendimi zorla ayakta tutuyordum. Kendisi üstündeki ceketi çıkarıp içeriye ilerledi.
"Çarşafları değiştirmemi ister misin? Senden sonra kimse yatmadı odada."
Geçen geldiğimde misafir odasında yatmama rağmen, çarşafları değiştirmemiş miydi? Demek ki odaya hiç girmemişti.
"Yok, gerek yok. Teşekkür ederim tekrardan."
Kafasını salladığında odaya doğru ilerledim. Çantamı komidine bıraktığımda, odayı bu sefer daha fazla inceledim. Beyaz, sadelikle dolu olan odada bir tekli koltuk vardı. Büyük bir çekmeceli dolap ve üstünde mavi desenli bir vazo. Başka dikkat çeken hiçbir yanı yoktu odanın. Odaya Çağlar'ın girmesiyle arkamı döndüm. Elinde tuttuğu gri eşofmanı ve tişörtü bana doğru uzattı.
"Teşekkür ederim. Seni de yordum."
"Tamam, artık mesafeli olmana gerek yok ufaklık. Sinirli değilim."
"Bence en iyisi mesafeli olmak. Yoksa, kendimi bu işe daha çok kaptırırım."
"Hangi işe?"
"Senin korumalığına. Cidden bu işe ihtiyacın var mı?"
Kaşlarını çatıp, ellerini cebine soktu. Acıyan gözlerimi sıkıca kapattım ve geri açtım. Kafasını sağa sola salladığında, rahatlamıştım. Demek ki gerçek işi korumalık değildi.
"İyi, yarın Cemil Amca ile konuşurum. Sana başka bir iş ayarlar veya ayarlamaz. Bilmiyorum. Ama..."
"Aması yok, işten ayrılmıyorum."
"Ne demek ayrılmıyorum?"
"İşten ayrılmıyorum İzel! Seni o gereksizlerle aynı evde yaşamaya mahkum bırakan hayata da lanet okuyorum. Sen kendinde değilsin, uyu istersen. İyi geceler."
Odadan çıkıp gitmesiyle öylece kalakalmıştım. Elimde çamaşırlarla odada yalnız başımaydım. Kapıyı kilitleyip üstümü değiştirdim ve geri kilidi açtım. Işığı kapatıp yatağa yattığımda, elimde sarılacak tek şey bir yastıktı.
***Gece yarısı dönmüş durmuş ama bir türlü uyuyamamıştım. Sabahın erken saatlerinde de mutfağa girmiş ve en azından kendimi biraz olsun iyi hissedebilmek için bir şeyler hazırlamıştım. Sabah kahvaltısına bayılırdım ve en güzeli o olsun isterdim. Çağlar kahvaltı yapmayı sever miydi bilmiyordum ama yine de yapmıştım işte bir şeyler.
Her şeyi hazırladıktan sonra, çantamdan çıkardığım sigara paketini alıp balkona geçtim. Dirseklerim korkuluklarda, parmağım ince sigarayı sarıyorken gözlerimi kapattım. Belki de tam şu anda istediğim noktadayımdır diye düşündüm. İçeride sevdiğim adam, her sabah birlikte kahvaltı ve ayda yılda bir sigara. Bence yeter de artardı bile.
Sigarayı derince içime çektikten sonra kül tablasına bastırdım. Onunda içtiğini biliyordum. Adımlarımı sessiz tutmaya çalışarak odasına ilerledim ve kapısını tıkladım. Ses gelmeyince yavaşça açıp içerisine baktım. Bir kolu yastığın altında sere serpe uyuyordu. Üzerinde beyaz bir tişört ve altında gri şort vardı. Yanına doğru adımlayıp, çömeldim.
Elimi saçına doğru uzattım ama dokunmaktan son anda vaz geçtim. Beni sevmiyordu bile. Yüzüm bunun için yeniden düşerken elimi geri çektim. Onu incelemeye devam ettim yeniden. Bu zamanı iyi değerlendirmeliydim. Bu yüzden onu ezberlemeye karar verdim. Alnı genişti, hatta kalın kaşının bitiminde ben vardı. Dudakları kalın olduğundan mıdır bilinmez ağzı açık uyuyordu. Bu haline gülümsedim.
Her şeyiyle hoşuma gidiyordu. Beni korumasıyla, sevgisiyle. Belki de baba yoksunluğumdan dolayıydı. Benden yaşça büyük birisini seviyordum işte. Bir anda kapının yumruklanmasıyla, Çağlar'ın uyanmasını göz önüne aldığım için odadan hızla çıktım ve kapıyı açtım. Karşımda, eli kapının girişine koymuş, arsızca sırıtan bir insanla karşılaştım. Beni iyice süzdükten sonra bakışlarını geri çekti ve kapının girişine baktı.
"Sen kimsin?"
"Asıl sen kimsin?"
Sorusuna soruyla cevap vermem onun kaşlarının çatmasına sebep olmuştu. Ama aynı şekilde benimde kaşlarım çatıktı. Gülümsemesi yüzünden düşmezken, telaşlanmıştım. Çağlar'ın nesi oluyordu acaba? Dostu ya da düşmanı?
"Çağlar evde mi?"
"Kendi evi olduğuna göre evde. Sen kimsin?"
"Arkadaşım."
Çağlar'ın sesini duymamla arkama dönmüştüm. Uyku sersemiyle çıkan sesi kulaklarımda yankılanıyor, gözlerim yüzünü ovalayışını seyrediyordum. Hayranlıkla yüzüme gülümseme yayıldığında, kapıdaki adama yer açtım. İçeriye girdiğinde direk mutfağa girmişti. Ve bense sadece Çağlar'ın mükemmelliğini izlemeye koyulmuştum. O da mutfağa girdiğinde bende peşlerine takılmıştım. Çağlar şaşkınlıkla mutfağa bakıp bana döndü.
"Bunları sen mi yaptın?"
Başımı eğip kafamı aşağı yukarı salladım. Arkadaşı sırıtarak börekten ağzına atıp Çağlar'ın omuzuna vurdu. Yanlarından ayrılıp hızlıca odaya girdim ve kapıyı kilitledim. Hızlıca üstümü değiştirip çantamı aldım. Kahvaltı yapmadan gitsem bir şey olur muydu acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...