"Ne demek ya bu? Sen ne yaptığını sanıyorsun!"
"Ben bir şey yapmadım!"
"Daha ne yapacaksın be? Yaşın küçük olabilir ama bu yaptığını affetmem Burcu!"
"Ne olacak be sanki? Döver misin? Ben senden daha önce gördüm Çağlar'ı, şimdi sen kimsin ki bu hareketleri yapıyorsun!"
"Kız sus!"
"Ben onun müstakbel eşiyim! Anladın mı?"
Sinirle çantamı alıp, köşeye doğru adımladım. Aynı zamanda Çağlar'ın kolunu tutmuş ve onu da sürüklemiştim. Sinirden yerimde duramazken, elimle yüzümü kapattım.
"Baktın mı o kıza?"
"Bakmadım, hemen kapıyı kapattım zaten."
"Hala inanamıyorum bunu yaptığına!"
"Bende!"
Bana sarıldığında, gözlerimi kapatarak sıkıca kendime sarmalamıştım.
"Tamam sakin ol, yapacak bir şeyimiz yok artık. O onun terbiyesizliği olsun."
Yutkundum. Çıplak bir şekilde vücudunu göstermişti ya! Buna kim sinirlenmezdi?
"Saçını yolmamak için kendimi zor tutuyorum. Takmış resmen sana kafayı ya!"
Kafasını salladığında, sırtımı duvara yasladım. Yanımıza gelen polis memurunu bile zar zor dinliyor ve olayı anlatıyordum.
"Şikayetçi misiniz beyefendi?"
"Evet!"
Çağlar'ın önüne geçip sinirle konuşmaya başladım.
"Resmen kocamı ayartmaya çalıştı! Böyle bir şey olamaz ya! Hala daha soruyorsunuz şikayetçi misiniz diye! Tabiki de şikayetçiyiz!"
"Tamam hanımefendi lütfen sakin olur musunuz?"
Sinirden gözüm kararmıştı. Bu yüzden elimi koluna atıp tutundum. Başıma ağrı girmişti artık.
"Çağlar!"
Yalçın babanın sesini duyduğumda, gözlerimi sıkıca kapatıp kendime gelmeye çalıştım. Çağlar eliyle saçlarımı toplayıp yüzüme baktı.
"İyi değilsin! Hadi gidelim."
Elimle onu durdurdum.
"İzel abla?"
Yutkunup, arkamı döndüm ve bana sarılan Mine'ye karşılık verdim.
"Ne oldu kızım böyle? Dünden beri yüzün bir soluk zaten."
"Baba sonra konuşalım mı?"
Yanlarından ayrılıp bir sandalyeye oturdum. Bir yandan da Burcu'nun çığlık seslerini duyuyordum. Mine yanıma geldiğinde kucağıma almıştım. Boynuma sıkıca sarılıp yanağıma bir öpücük bıraktı.
"Yoksa bebeğin olduğu için mi böyle duruyorsun İzel abla?"
"Hayır canım, maalesef bir bebeğim yok. Sadece yorgunum."
"Bence karnında bebek var."
Kafasını salladığında, yanağını öpüp sarılmasına karşılık verdim. Gözlerim hafiften kararıyordu. Yalçın baba yanımıza geldiğinde arabaya doğru ilerlemiştik. Çağlar polis memurlarıyla bir şeyler konuşuyor ve kağıtları imzalıyordu. Kısa zamanda yanımıza geldiğinde arabanın önünde onu bekliyorduk.
"Küçük bir tartışma önemli bir şey değil. Siz niye geldiniz?"
"Bekir amcan söyledi. Yoksa geleceğimden değil, senin halledeceğini biliyorum. Mine de merak edince gelelim dedik."
"Baba ben abimde kalabilir miyim?"
"Kalabilirsin prenses. Hadi gel arabaya bin."
Çağlar, Mine'yi arabaya bindirip ardından beni de ön koltuğa oturmama yardım etti. Başımı yana yatırıp gözlerimi yorgunluktan kapattım. Vücudum çok ağırmış gibi hissediyordum. Çok fazla yorgundum. Çok geçmeden Çağlar arabaya binip çalıştırdı ve eve doğru sürmeye başladı. Bende kendimi uykuya teslim etmiştim.
En son hatırladığım şey ise yanağıma bir çok öpücük kondurulduğu, Mine'nin kıkırdaması ve Çağlar'ın sesiydi.
"Uyandırmadan öp abiciğim."
"Abi sende öpsene!"
Birkaç adım sesinden sonra yanağıma uzun bir öpücük konduruldu, ardından yavaşça saçlarımı geriye attı.
"İyi geceler meleğim. Seni çok seviyorum. "
***
Kahkahamın arasında ağzıma bir domates attım. Mine her konuştuğunda bizi güldürmeye başarıyordu. Tabağındaki kahvaltılıkları bitirip çayından bir yudum aldı.
"Abi ben bebek istiyorum."
"Evde bir sürü oyuncak bebeğin var güzelim."
"Hayır, canlı istiyorum."
Dudağımı ısırıp, gülmemek için ağzımı elimle kapattım. Ama Çağlar benim aksime gülmüş ve elindeki çatalı bırakmıştı.
"Bu biraz zor ufaklık. Güzel şeylerin olması zaman alır."
"Ben bekleyebilirim ama çok mu geç olacak?"
"Hayır, sanmıyorum Mineciğim."
"Gerçekten mi?"
Mine kocaman gözlerini açıp el çırptı. Çağlar da kaşlarını havaya kaldırıp sırıttı.
"Gerçekten mi?"
"Evet. Ne? İstemiyor musunuz?"
"İstiyorum! İstiyorum canım tabiki!"
Çağlar'ın söylediğine kahkaha attım. Komik duruyordu. Heyecanlıydı da biraz. Masadaki elimi tutup nazikçe öptü.
"Çok kibarsınız Çağlar bey!"
"Her zaman İzel hanım!"
Gülümsediğimde, kahvaltımızı bitirmiştik. Ben çamaşırları asmak için arka taraftaki balkona ilerlerken, o da bulaşıkları diziyordu. Telefonumdan bir müzik açtım ve dinleyerek kıyafetleri asmaya başladım. O sırada kapı açılmış ve Çağlar gelip elimden tutarak beni etrafımda döndürmüştü.
Kısa bir dansın ardından, dudaklarıma bir öpücük bıraktı. Kıkırdayarak ona sarıldım. Elini yanağıma koyarak yavaşça okşadı.
"Akşam bir yerlere gidelim mi?"
"Cidden mi?"
"Evet."
"Olur!"
"Zil çalıyor!"
Mine koşarak yanımıza geldiğinde, Çağlar alnıma bir öpücük kondurup Mine ile beraber kapıya doğru ilerlediler. Bende çamaşırları asmaya devam etmiştim. Gürültülü sesler kulaklarıma dolduğunda, Burcu'nun gelmiş olduğunu düşünerek hızla kapıya ilerledim. Ama gelen kişi Burcu değildi.
"Bir de utanmadan Mine'yi bu kızın yanına getiriyorsun! Ne oldu oğlum sana? Ne yedirip, içirdi bu kız!"
"Anne bıktım senin bu olaylarından! Biz nişanlıyız anlamıyor musun? Yıllarca babama yaptığın kıskançlık yetmedi, sıra bana mı geldi?"
Mine abisine sarılmıştı bile. Ama annesi inadına kolundan tutup kenara çekmişti.
"Çocuğun kolunu acıtıyorsunuz!"
"Sen hiç konuşma! Annen sürtüğün tekiydi, şimdi de sen onun gibi davranıyorsun! Daha nişanlanmadan oğlumun evine gelip ayarttın onu dimi? Rezil kepaze ettin hepimizi!"
"Defol!"
Çağlar, kolundan tutup kapı dışarı ederken Mine'yi kucağına almayı ihmal etmemişti. Sinirle solurken, Mine ağlayarak sarılmıştı abisine. Bende öylece kalakalmıştım. Bir günümüz olaysız geçsin artık yeter ya!
Vote:97
Yorum:30Burcunun yaptığı hareketi nasıl buluyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
Chick-Lit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...