Öncelikle merhaba!
Konuşmaya çok sert bir biçimde, saygımı bozmayaya çalışarak başlamak istiyorum.
İlk olarak, bu bir daddy kitabı ve daddy'nin anlamını bilmeyen, bunun hakkında düşünmeden yorum yapan insanlar var. Buradaki fantezi ve kurgu olayı zaten yaş aralığından, baba yoksunluğundan oluşan sevgiden geliyor. Eğer bunu anlayamıyorsanız kitabı şu an terk edip gidin kardeşim.
Çünkü saçma yorumlarınızı okumaktan bıktım. Eğer yaş aralığını beğenmiyorsan, okuma ve yorumda yapma! Bu senin düşüncendir ve diğer insanları da çileden çıkartıp, onları kızdıracak diyaloğa girme!
Ayrıca kızımızın yaşı 17 değil, 19!
Erkeğinde yaşı 30 değil, 33!
2 ve 3 yaşı da sana ben öğretemem! Kitabının içeriğini de okumadan, etmeden başlama! Çünkü bir dahakine benim kadar sakin kalmaz, kelleni yorumla alırlar!
Hadi eyvallah!
Şimdi boş boş yorum yapmayı kes, insanları kızdırmayı bırak ve kitabımdan çık!
Teşekkürler.
'Kusura bakmayın arkadaşlar ama burada tabiki eleştiri yapacaksınız. Siz beni eleştirmeden, ben bu kitabı düzeltemem ya da daha iyi yazamam. Ama hakaretlere gelemem. Bu platformda elbetteki yaşı küçük çocuklar var, lakin bunları okuyup okumamak onlara ve ailesinin kontrolüne kalmış bir şey. Ben kimseye okuyamazsın, okuyabilirsin diyemem. Ki kitabın açıklamalar kısmında, cinsellik ve yetişkin içerik olduğu ayrıca daddy yazısı mevcuttur.
İyi günler, iyi okumalar.
Sağolun.
Arabayı park ettikten sonra, hızlıca arabadan inmiş kaputa kalçamızı yaslamıştık. Okulu cidden çok özlemiştim. Çalışmayı seviyordum. Şimdilerde ne kadar çalışmasam da gerçekten sevdiğim bir şeydi.
"Valla orta yerimden çatlıcam!"
Ceren'in söylediği söz üzerine gülüp gözlerimi devirdim. Sabahın erken saatlerinde kız grubuna mesaj atıp, önemli bir haberim olduğunu söylemiştim. Ama Berna gelmeden söylemeyeceğimi biliyordu. Bu yüzden okula Berna'yı almaya gelmiştik.
"Siz Uğurla ne yaptınız?"
"Vallahi bu çocuk sevgili olmadan beni eler un haline getirir!"
"Niye be?"
"Çok sabırsız. Bu akşam buluşma teklif etti."
"Ne güzel! Hep birlikte üç çift yemeğe mi çıksak?"
Gözleri parlayarak bana bakınca güldüm ve saçlarını karıştırdım. Zil çaldığında birkaç dakika sonra Berna yanımıza gelmişti. Hatta peşinden Turgay da gelmişti. Bir şey konuşmak istediği çok belliydi. Bu yüzden kızların yanından ayrılıp, Turgay'ın yanına ilerledim.
"Merhaba!"
"Merhaba yenge!"
"Bu akşam üç çift yemeğe çıkalım diyorum. Berna'yı davet edersin değil mi?"
Durdu ve Berna'ya doğru baktı. Sırıtması bir yana, korkuyor gibi bir hali vardı.
"Evet, ederim tabi. Nerede yemek yiyeceğiz?"
"Çağlar sana mesaj atar. Ayrıca Çağlar'ın doğum günü ne zaman biliyor musun?"
"Çok ayıp yenge, insan kocasının doğum gününü bilmez mi?"
Yanaklarım kızarırken, gülmemek için kendimi zor tutuyordu.
"2 Eylül." Aynı gün.
"Teşekkür ederim Turgay. Arkadaşımı üzeyim deme! Seni anlatırken gözlerinin içi parlıyor. "
Koluna hafiften vurduktan sonra tam gidecekken durdurdu.
"Sence çıkma teklifimi kabul eder mi?"
Berna'ya baktım. Eli ağzında heyecanla bize bakıyordu. Gülümseyip göz kırptım ve Turgay'a döndüm.
"Aranızda ne geçti tam olarak bilmiyorum ama seven insan ne olursa olsun bu teklife evet der. Ama içinden mi yoksa dışından mı bilemem."
Yutkunduğunda, kızların yanına ilerledim. Berna heyecanla bana sorular sorarken, onu arabanın içine sokmuştum. Arabaya geçtiğimizde, Ceren arabayı çalıştırmıştı. Berna arkadan kafasını öne getirip bana bakıyordu. Gülerek ona döndüm.
"Ne dedi?"
"Birlikte yemeğe çıkacağız. Ve seni davet edecek."
"Ne!! O odun beni asla davet etmez!"
"Bu kadar emin olma! Başka teklifleri de olabilir!"
Son cümlemi fısıldayarak söylemiştim ama Ceren duymuş ve kahkaha atmıştı. Berna düşünür şekilde sırtını yaslamıştı. O sırada Çağlar'a haber vermediğim aklıma gelmişti. Telefonumu cebimden çıkarıp onu birkaç kez aradım. Ama telefonu kapalıydı. Bu durum kaşlarımı çatmama sebep olsa da işi olduğunu düşünmüştüm.
İzel: Ben kızlarla buluştum. Hep birlikte akşam yemeği yeriz diye düşündüm ve bu yüzden restorana gitmeden önce Cerenlere gideceğim. Telefonunu açtığında beni ara.
Mesajımı gönderdikten sonra yola döndüm. Aradan çok geçmeden Cerenlere geldiğimizde, arabadan ilk inen bendim. Bir öteye gidip bir kez daha Çağlar'ı aradım. Yine cevap vermemişti. Bu yüzden Uğur'u aradım. İlk çalışta açmıştı.
"Alo, Uğur?"
"İzel sen misin?"
"Evet benim. Çağlar yanında mı?"
"Hayır, yanımda değil. Ne oldu ki?"
"Aradım telefonu kapalı. Ulaşamıyorum bir türlü."
"Turgay'ın yanındadır. Merak etme."
"Hayır, az önce Turgay'ın yanındaydık. Nerede bu adam?"
Kapı kapanma sesi geldiğinde, dudaklarımı ısırmaya başladım. Allah'ım ne olursun kötü bir şey olmasın, ne olursun!
"Tamam, ben şimdi bakacağım. Sen neredesin?"
"Cerenlerin yanındayım."
Titreyen sesime karşı derin bir nefes aldı.
"Tamam, sen oradan ayrılma. Ben ulaşırsam sana haber veririm."
"Tamam, teşekkür ederim."
Telefonu kapattığımda, derin bir nefes aldım. Ama içimde kötü bir his vardı. Hani şu geçende gidip, çok sonradan döndüğü vakit gibi hissediyordum. Ne yapıyordu bilmiyordum ama hemen gelmesini istiyordum. Kalbime çöken ağırlığa karşı elimi sol göğsüme götürdüm.
"Lütfen Çağlar!"
Lütfen Çağlar, sakın gitme! Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Ardından Berna'nın sesini duymamla gözlerimi açıp gülümsedim ve eve doğru ilerledim.
Vote:35
Yorum:15
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...