6.

49.2K 1.7K 149
                                    

Telaşla elimdeki tepsiyi tezgaha bıraktım ve ısrarla çalan telefonumu açıp kulağıma tuttum. Yorgunluktan titreyen ellerim, telefonu zorla tutuyordu.  Yüzüme düşen bukleleri geriye atıp telefondaki kişiyi dinlemeye başladım.

"İzel şirkete gelebilir misin?"

"Ceren gelemem çok yoğunum. Ayakta zor duruyorum."

"Sana ihtiyacım var ama..."

"Tamam hallediyorum bekle."

Tepsinin üstüne yiyecekleri koydukları zaman hızla ilerleyip masadaki müşterilerinin önüne koydum. Ensemden beri terler akarken, köşede omuzunu duvara yaslamış Çağlar'a baktım. Kollarını göğsünde kavuşturduğu için, omuzuna dokunup gelmesini işaret ettim. Soyunma odasına geldiğimizde derin bir nefes aldım ve bileğimdeki tokayla sarı kıvırcık saçlarımı topladım.

"Ceren'in yardıma ihtiyacı varmış. Onun yanına gitmen gerekiyor."

"Gidemem."

"Ne demek gidemem? Gitmelisin."

"Ben senin için görevliyim ufaklık, gidemem."

Kapı aniden açıldığında içeriye iş arkadaşım Ebru girmişti. Beni bir erkekle görmesine şaşırırken, Çağlar'ın ona dönüp bakması onu daha çok şoka uğratmıştı. Aklından ne geçirdiğini bile biliyorum neredeyse.

"İzel hadi kızım!"

Kafamı salladığımda, odadan çıkmıştı. Yüzümü Çağlar'a döndüğümde sıkıntıyla üfledi. Onayladığını anladığımda gülümsedim ve bir elimi omuzuna atarak parmak ucumda yükseldiğim gibi yanağına öpücük bıraktım. Odadan çıkarken kafamı geri içeriye sokup tepkisine baktım. Şaşırıp kalmıştı. Ve sessizce fısıldadım.

"Teşekkür ederim Çağlar. İlk öpücüğümü sana verip güvenle tutabileceğine inandığım için."
***

Akşama doğru kafede işim bitmişti ve mesaiye kalacağıma dair Çağlar'a mesaj atmıştım. Ama yalan söylemiştim. Tamam yaptığım kesinlikle yanlıştı ama oraya yalnız gitmek istiyordum. Ceren bile bugünün ne anlama geldiğini bilmiyordu.

Demir kapıyı açtığımda Ahmet abiyle karşılaşmıştım. Nöbetleri erken değişiyordu bugünlerde. Kafamı hafifçe eğip selam verdim. O da gülümseyerek elini göğsüne götürmüştü. Günler uzadığı için hava daha kararmamıştı. Adımlarımı birkaç ötede duran siyah mezarlığa ulaştırdığımda durdum.

Siyah mermere oturup ilk önce annemin toprağını temizledim, ardından hemen yanında yatan babamın toprağını. Çiçeklerini temizledim ve yeniden suladım. Tekrardan mermere oturduğumda gülümsedim.

"Çok garip günler geçiriyorum biliyor musunuz?"

Akan gözyaşlarımı elimin tersiyle silip gülümsedim.

"Tabiki biliyorsunuz, benimki de soru işte. Birisi girdi hayatıma anne. Beni korumaya yeminli birisi. Bazen aklımdan çok utanç verici şeyler geçiyor. Benden yaşça büyük birisi, beni gerçekten sevebilir mi diyorum. Çok aptalca öyle değil mi?"

"Ama sonra diyorum ki, sevmenin nesi aptalca? Beni koruyor, saçımı okşuyor bazen. Hatta yıllar sonra ilk defa babama sarıldığım gibi birisine sarıldım. Anne, ben benden yaşça büyük birisinden hoşlanıyorum."

Ağzımdan zorlukla çıkan hıçkırıkları yok sayıp, toprağı avuçladım. Göz yaşımın bir tanesine toprağa düştüğünde alt dudağımı ısırdım.

"Baba, artık saçlarım dökülmüyor. Halam iyi bakıyor bana. Çocukken annemin makyaj malzemelerini alıyorum diye kızıyordun, artık makyaj da yapmıyorum. Cildim düzeldi, saçlarım dökülmüyor, hatta zayıfladım. Küçük İzel büyüdü, elden bile gidiyor diyebiliriz."

"Artık benden bu kadar. Sizi çok seviyorum, yıl dönümünüz kutlu olsun aşklarım."

Ayağa kalkıp çantamı sırtıma taktığım gibi yanlarından ayrıldım. Her ne kadar onları özlesem de elimden bir şey gelmiyordu. Ahmet abiyle vedalaştıktan sonra, demirlikleri kapatıp arkama döndüm. Ama gördüğüm manzara beni şok etmişti.

Çağlar karşımda çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Ela gözleri hafiften dolmuş, saçları dağılmış, kalın dudakları büzülmüş bir şekilde bana bakıyordu. Onu süzmem bitmiş olmasına rağmen gözlerimi ondan almak çok zor olmuştu. En sonunda dudağımı ısırıp konuşma kararı aldım.

"Senin burada ne işin var?"

"Ben senin korumanım İzel. Bana nereye gittiğini söylemelisin, ama sen yalan söyleyip ortadan kaybolmayı seçiyorsun!"

"İşim vardı. Benimde yalnız kalmaya ihtiyacım var Çağlar!"

"Öyle mi? Sana bir şey gelmeyeceğini nereden bileceğim? O yavşak Mert seni gizliden gizliye takip ediyor, halan seni evden kovmaya yer arıyor, çalıştığın mekanda sürekli gelen müşteri seni kesiyor. Ya bunlardan birisi sana aniden bir şey yaparsa?"

Kaşlarım havalanırken, konuşmayıp gözlerimi kaçırdım. Haklıydı bir şey diyemiyordum.

"Bu yüzden sakın bana bir daha yalan söyleme ufaklık! Çünkü sana bir şey olursa..."

Aniden kafamı kaldırmamla onunla yeniden göz göze geldim. Bana bir şey olursa ne olurdu? Cümlesini tamamlamayıp dudağını emdi. O sırada bileğimin boşta kaldığını hissettim. Bileğime baktığımda yeniden bilekliğimin koptuğunu gördüm. Bilekliğim yetmezmiş gibi, mavi taşı da kopmuştu. Gözlerim yavaştan dolarken, aklıma babam geldi.

Ben çoktan Çağlar'a aşık olmuştum bile.

KORUMA MI? O DA NE? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin