11.

44.3K 1.4K 50
                                    

Balkondaki salıncağa oturduğumda, elindeki soğuk kahveyi bana uzatıp yanıma oturdu. Ayaklarımı biraz daha kendime çekip ona baktım. Suratındaki gergin ifadeyi silmiş, kahvesini yudumluyordu. Ona baktığımı fark etmiş gibi bana dönmüştü.

"Evet, seni dinliyorum."

Kahvaltıyı dışarıda yememiştik. Kendisi hazırlamıştı ama yine de beni, dün neden kaçtığımla ilgili konuşmaya ikna etmişti. Bunu daha fazla saklayamazdım zaten. Kahvemden bir yudum alıp, elimi boynuma attım. Dün gece yanlış yattığım için ağrıyordu. Çağlar elini boynuma değdirdiğinde yutkundum.

"Ağrıyor mu?"

"Biraz, yanlış bir hareket yaptım sanırım."

"İstersen masaj yapabilirim. Sende o sırada bana olanları anlatırsın?"

Kafamı salladığımda salıncağı çok hareket ettirmeyerek ona sırtımı döndüm. O da ilk başta saçlarımı toplayıp, baş parmağıyla masaj yapmaya başladı.

"Dün kafeye Mert geldi. Eve misafirler geleceği için erken çıkmam gerektiğini söyledi. Bende itiraz ettim. Yaygara kopardı ortalıkta, haliyle de atıldım yani sanırım, bilmiyorum. Eve gittiğimizde meğersem beni istemeye geleceklerini öğrendim. Telefonumu da aldılar, son anda Ceren'e mesaj attım. Bende kaçtım işte evden, başka seçeneğim yoktu. Ya paşa paşa istemediğim bir adamla evlenecektim, ya da kaçıp hayatımı kurtaracaktım."

Elini boynumdan çekip, kafasını boyun girintime yerleştirdi ve ellerini belime sardı. Elinin üstüne elimi koydum.

"Özür dilerim."

"Sen neden özür diliyorsun ki?"

"Seni koruyamadım. Eğer bilseydim, böyle olmazdı. Eğer kafeden gitmeseydim, Mert'in seni götürmesine izin vermezdim."

"Saçmalama. Çağlar, seni ben gönderdim. Senin beni koruyacağına adım gibi eminim ama böyle olması gerekiyormuş işte."

Nefesi hafiften boynuma değerken, huylanıyordum. Ama bu anı bozmak istemiyordum. Elimle parmaklarını okşuyordum.

"Biliyor musun? Bir gün aşkımın karşılık bulacağına eminim."

"Öyle mi?"

"Hı hı. Sonuçta beni sevmezse de, beni seven birisini bulabilirim. Annem, babamla böyle tanışmış. Annem lisedeyken birisini çok seviyormuş ama çocuk hiçbir zaman ona yüz vermemiş. Bir gün dışarıda dolaşırken, babam gelmiş yanına. Arkadaş olmak istemiş, annemde kabul etmiş hatta annem ilk günden babamın ailesiyle tanışmış. O günden sonra hiç ayrılmamışlar."

Derin bir nefes aldım. Onları anımsamak hoşuma gidiyordu.

"Lisedeyken hep böyle bir tanışma bekledim. Ama hiç gerçekleşmedi. Şimdi de annem gibi beni sevmeyen birisini seviyorum. Babam gibi birisininde çıkacağını sanmıyordum."

"Belki de çıkar."

Çenesini koyduğu yerden kaldırdığında omuzlarımı silktim. Daha sonradan göğsüne yattım ve kahvemden yudumladım.

"Sen hiç aşık oldun mu?"

"Maalesef evet."

Kaşlarımı çattım. İlk aşkından böyle olumsuz bahsetmesi hoşuma gitmemişti. Ya bizde birbirimizi sevdikten sonra böyle olumsuz bahsederse diye düşündüm. Yapar mıydı?

"Neden öyle dedin?"

"Çünkü kendisi evliydi. Yani liseden hemen sonra evlenmiş, ben onu part time çalıştığım iş yerinde sevmeye başlamıştım. Kocası ondan büyük olduğu için de, pek kafelere gelmiyordu. Yani onun deyimiyle. Bende haliyle aklımın ucundan geçirmedim evli olabileceğini. Sürgünle geçti işte birkaç yıl."

Dudaklarımı büzdüğümde hızla ayağa kalktım. Elindeki kupayı ve kendi kupamı masanın üstüne bıraktım.

"Telefonunu verir misin?"

Kaşlarını çatıp cebindeki telefonunu bana uzattı. Hemen bir şarkı açtım.

George Michael- Careless Whisper
(Şarkıyı burada açabilirsiniz.)

Uzattığım eli kahkahalar eşliğinde tuttu ve ayağa kalktı. Telefonu masanın üstüne koyup son ses yaptım. Yüzümde ki gülümseme şimdi bizim içindi. Bir elimi omuzuna atarken, o da elini belime yerleştirmişti. Diğer ellerimizi birleştirdiğimizde ona baktım.

(Şarkının türkçesini yazıyorum. İngilizcesini yazmaya üşendim.)

Hiç emin olamıyorum...

Elini tutup seni dans pistine çıkartırken.

Müzik sona ererken, gözlerinde bir ifade beliriyor...

Akla beyaz perdede geçen tüm üzgün vedaları getiriyor.

Bir daha asla dans etmeyeceğim.

Bu suçlu ayaklar ritmini kaybetti.

Yavaş yavaş ritimle dans ederken, birleştirdiğimiz elleri ayırıp beni diğer eliyle ileriye götürdü. Bu hareketine güldüğümde, onun koluna dolanıp kendimi aşağıya bıraktım. Ardından geri kalkıp kendi etrafımda döndüm. O sırada, şarkının nakarat kısmı çalıyordu.

Bu gece müzik çok gürültülüymüş gibi.

Keşke bu kalabalığı yok edebilsek,

Belki böylesi daha iyidir.

Kendimizi tutmayıp sözlerimizle incitirdik birbirimizi.

Birlikte çok daha iyi olabilirdik.

Bu dansı sonsuza dek yaşayabilirdik.

Fakat şimdi kim dans edecek benimle?

Lütfen kal...

Kendi kendimize eğlenceli hareketler yaparak şarkının hakkını veriyorduk. Ve bu halimiz bile şarkıya uyum sağlıyordu. Kahkahalarımız dışarıya yansısa da içten içe ağlamak istiyordum. Çünkü bu dansımızın bitmesini istemiyordum. Sırtımı gövdesine yasladığımda, ellerimiz hala birleşikti.

"güzel şarkı."

"Aldatmayla ilgili bir şarkı."

"Aldattığı için pişmanlık duyduğunu dile getiren bir şarkı güzelim."

"Olsun sonuçta aldatmış."

"Ama pişmanlık duymuş."

"Her aldatanı affetseydik ohoo."

"Ya demek öyle?"

Beni döndürüp omuzlarına aldığında, kahkahalarımız etrafa yayılıyordu. Bu anın kesinlikle bitmesini istemiyordum.

Bugünlerin sürmesi için elimden gelen her şeyi yapmaya razıydım...

KORUMA MI? O DA NE? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin