33.

22.3K 705 51
                                    

Kaşıktaki çorbayı Çağlar'ın ağzına uzatırken, annesi tarafından öldürücü bakışlara maruz kalıyordum. Bakışlarımı kaçırıp, hafif tebessümle Çağlar'a döndüm. Hayranlıkla bana bakıyordu. Bu hali o kadar güzeldi ki, durup sadece izlemek istedim. Dudaklarını hafifçe yukarı kıvırmıştı ve kaşlarını arsızca kaldırıp dudaklarıma bakıyordu. Utançla gülümsüyordum.

Çorba bittiğinde, tepsiyi bir kenara almıştım. Yanındaki komidinde duran ilaçları alıp ona uzattım. Su ile birlikte içtiğinde, yavaşça arkama yaslanmıştım. Etrafta gergin bir durum vardı. Herkes sessizce bize bakıyordu. Çağlar eliyle gel gel yaptığında, kaşlarımı çatarak kulağımı ona doğru yaklaştırdım.

"Döneri ne zaman yiyeceğiz?"

"Ay ben onu hepten unuttum. Hemen Uğur'a sorup geleyim."

Gülümsediğinde, ayağa kalkıp odadan çıktım. Çıktığım gibi annesinin özlem feryatlarını duymuştum. Bizimkilerin hastanenin dışarısında durduklarını bildiğimden hızlıca dışarıya çıkmıştım. O sırada Berna ve Turgay'ın öpüştüğünü görmemle gözlerimi elimle kapattım.

"Gidin az ötede öpüşün!"

Gülüşümle söylediğim şey üzerine ayrıldıklarına emin olduğumda elimi gözümden çektim ve sırıtarak Berna'nın koluna vurdum.

"Bizim yanımızda öpüşürken iyiydi!"

"Tamam be tamam, Cerenler nerede?"

"Burdayız!"

El ele gelen Ceren ve Uğur'a kocaman gülümsemiştim.

Sonunda, sevgili olmuşlar!

Sonunda!

"Biz böyle baya çete gibi olduk he! Yengem gitmiş adam dövmüş, Çağlar desen ayrı bir kon-"

"Ne?"

Alt dudağımı ısırdığım gibi öfkeli gözlerle Uğur'a baktım. O da ne söylediğini fark ettiğinde geriye doğru çekildi. Kızlar şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Siz döner alıcaktınız ne oldu o iş?"

Olayı kapatmak istememle Uğur, Turgay'ı kolundan çektiği gibi ilerlemeye başlamıştı. Al işte yine kızlara olayı ben anlatacaktım!

"Sen ne yaptın, ne yaptın?"

Şirince sırıtıp Ceren'e baktım. Ama o benim aksime çok sinirliydi. Berna ise hala şaşkındı.

"Bir şey yapmadım!"

"İzel!"

Gözlerimi devirip, ellerimi arkamda buluşturdum.

"Tamam, Çağlar'ı döven adama yumruk atmış olabilirim ama haketti!"

Şaşkınlıkla bana bakmaya başladıklarında, dudağımı ısırdım. Gözlerini kocaman açmış, ağızları açık bir şekilde duruyorlardı. Hızla kollarına vurup kendilerine gelmelerini sağladım.

"Kızım sen mal mısın?"

"Biraz! Bunu yapmak zorundaydım Berna, siz sevgililerinize bir şey gelmesini ister misiniz?"

Üzgün suratlarını görmüştüm.

"Hayır, bende istemedim. O adamın bana bulaşması zerre umurumda değil, sadece Çağlar iyi olsun yeter!"

"Yumruğu neresine attın peki?"

Berna'nın sorusuna gülüp çenesine diyerek cevap vermiştim. Hala şaşkınlardı, bunu umursamayıp kollarına girdim ve hastanenin içerisine girmek için adımladık. Ama dışarıda gördüğüm korumalarla, cidden peşimizi bırakmayacaklarını anlamıştım.

***

Üstüme giyindiğim kazağa daha çok sarılırken, Çağlarla göz göze gelmiştik. Kızlar sayesinde üstümü, evden getirdikleri kıyafetlerle değiştirmiştim. Ve aşırı rahatlamıştım. Yutkunup, kafamı sağa doğru çevirdim. Annesi hala odada olduğu için rahat hareket edemiyordum doğal olarak. Çağlar annesine ne kadar kızgın olsa da ona ihtiyacı vardı. Yalçın Amca yanıma gelip oturduğunda bakışlarımı ona çevirmiştim gülümseyerek.

"İyi misin kızım?"

"İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?"

"İyiyim iyi."

Elini saçlarıma atarken, biraz gerilmiştim. Aklına annemi getireceğini biliyordum ve bu durum biraz garibime gitmişti. Kendisini toparlayıp elini çektiğinde, hafif tebessümle önüme döndüm ve ellerimi kollarım ısınsın diye sürttüm.

"Anne, ben uyuyacağım. Hadi sizde eve gidin."

Kafamı kaldırıp annesine baktım. Kaşlarını çatmıştı.

"Hiçbir yere gitmem!"

"Anne gidin!"

Çağlar'ın sert sesi karşısında ben bile yerimde oynarken, annesi biraz durup çantasını aldı ve alnına bir öpücük kondurup odadan çıktı. Babası da vedalaştığında gitmişti. Gözlerimi kaçırarak yanına ilerledim.

"Bir şey istiyor musun? Ağrın var mı, hemen hemşireyi çağırayım?"

Kafasını sağa sola salladı ve elimi tuttu. Yatakta kenara kaydığında, kaşlarımı çattım. Elbette yanında yatmayacaktım!

"Gel!"

Elini boş yatağa vurduğunda, kafamı hızla sağa sola salladım. Bileğimi sıkıca tutup yatağa oturmamı sağlamıştı.

"Çağlar, saçmalama zaten canın acıyor bir de yanında yatamam!"

"Canım acımıyor güzelim."

Üzgün bir suratla ona baktım. Ama buna rağmen kafamı omuzuna yaslamamı sağlamıştı. Derin bir nefes alıp, hareket etmemeye özen gösterdim. Üzerime üstündeki pikeyi örtmüştü.

"Üşüyor musun?"

"Hayır."

Aslında üşümüyordum. Yani biraz üşüyordum. Biraz!

Elini koluma getirip ileri geri hareketlerle sıcak kalmamı sağladı. Kafamı kaldırıp ona baktım.

"Sana bir şey olacak diye çok korktum."

"Biliyorum ve bir daha olmayacağına dair söz veriyorum."

Elimi yanağına koyup gözlerimi kapattım. Kokusu buram buram gelirken mayışmamak elde değildi.

"Bir daha sakın sevgilim, sakın beni yokluğunla sınama! Çünkü sensiz olmaya dayanamam."

Bir aşk mektubu yazdım sana sevgilim, sözlerini ve gözlerini anlattığım.

Bir vapur geçti şimdi sevgilim, denizin dalgalarına rağmen gitmeye devam eden bir gemi.

Gözlerim kapandı senin aşkınla, tutarsın sanarken uçurumdan aşağıya denizin kollarına sarıldım.

Vote:45
Yorum:25

KORUMA MI? O DA NE? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin