"Ee ne diyorsunuz çocuk işine? Var mı aklınızda?"
"Yani evet. Bilmiyorum umarım en kısa zamanda olur."
"Olur canım olur, sen merak etme. Benim kıza hamile kaldığımda, anlamamıştım bile. Ne kusuyorum, ne de başka bir şey. Bayılmışım oradan da hastaneye."
"Ya!"
Tabaktaki bisküviyi aldım ve ağzıma attım. Ne kadar içimde yeniden düşecek diye korku olsa da, bu korkuyla yaşamamam gerektiğini de biliyordum. İçeriye Çağlar girince, gülümsedim. Yanıma gelip saçlarımı öptü.
"Ben çıkıyorum, bir şey istiyor musun?"
"Nereye?"
"Evde bazı şeyler bitmiş, onları alacağım."
Kafamı salladım. O sırada Begüm abla konuşmuştu.
"Ben kalkayım en iyisi. Siz işinize bakın."
"Böyle de olmadı, hemen kalkıyorsun."
"Oldu oldu. Siz birlikte gidin alışverişe. Her şey için sağol, bana da beklerim canım."
"Tamam, görüşürüz."
Kapıya kadar eşlik ettiğimde, Çağlar'ın yanına gittim. Yaptığım keki gömüyordu. Buna kıkırdayıp, odadan başka bir üstlük alarak üzerime geçirdim. Aşağıya geri indiğimde kapıda bekliyordu. Dudaklarımı öptü ve elini göğsüme attı.
"Çağlar napıyorsun? Gören olacak şimdi!"
"Görürlerse görsünler, biz yeni evliyiz. Evli ve azgın."
"Sus Çağlar! Çok ayıp!"
Kahkahası üzerine yanından ayrılmış ve arabaya doğru ilerlemiştim. Kendisi de arabaya bindiğinde yola koyulmuştuk.
"Bir baksana kokuyor mu?"
Tişörtünü bana uzattığında, kafamı öne doğru uzattım. Elini yanağıma koydu.
"Yani biraz."
Sanki yanımızda birisi varmış gibi fısıldadı.
"O zaman duş almaya ne dersin güzelim?"
Dudaklarını birkaç saniyeliğine iştahla öptüğümde, kırmızı ışıkta durmuştu.
"Bu olur demek mi?"
"Evet."
Sırıtıp, elini bacağıma attı ve kadınlığıma doğru yakınlaştırıp okşamaya başladı. Bu hareketten huylandığımı bilerek yapması beni daha çok çıldırtıyordu. Kafamı başlığa yasladım ve gözlerimi kapattım. Elinin üstüne elimi koyduğumda, dudağımı ısırmıştım.
"İzel kendimi zor tutuyorum, inleyeyim deme."
"Ah!"
Yalandan inlememle, kahkaha attım. Mırıldandı ve kaşlarını çatarak bana baktı. Bozguna uğramıştı. Markete geldiğimizde otoparka park etti ve arabadan indi. Birlikte markete girdik ve market arabası aldık.
"Geç otur."
"Ne?"
"İçine otur."
"Yok, oturamam."
Belimden kavradı ve hızla havaya kaldırıp içine oturmamı sağladı. Gülümseyerek ona döndüm.
"Sen gizliden gizliye spor mu yapıyorsun?"
"Ben kaslı değilim, sen çok zayıfsın."
"Komutanım iltifatınız için teşekkür ederim ama doyurmamız gereken bir ordu var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
Literatura Kobieca"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...