Arkadaşlar, Çağlar ve İzel'in yaş aralığı gayet iyi. Asıl fantezi burada zaten. Kendi yaşıtlarımızda bulamadığımız veya yaşadığımız baba sorunları, daha olgun erkeklerden hoşlanmamızı sağlıyor. Bunu bilerek okursanız sevinirim.
İyi okumalar.
Berna'nın ve Ceren'in kahkahası üzerine bende kıkırdadım. Kulağım onları dinlese de çoğunlukla Çağlar'ı düşünüyordum. Kızlar gelecek diye evden çıkmıştı birkaç saatliğine. Elimde duran telefonu çevirmeye başladım. Nerede, ne yapıyor merak ediyordum.
"Kızlar? Ben bir halt yedim."
Berna'nın konuşmasıyla kaşlarım çatıldı. Kendisi esmer tenli, siyah afro saçlı bir kızdı. Lisede tanışmıştık ve genellikle üçümüz takılır olmuştuk. Ama Cerenle daha önceden tanıştığım için onunla daha yakındık. Berna tırnaklarını kemirdiğinde eline vurdum. Bu hareketten hiç hoşlanmazdım ve o da bunu bilmesine rağmen kendine engel olamazdı.
"Söylecek misin artık! Çatladım!"
Ceren'in sitemine kıkırdadım. Derin bir nefes aldı ve ikimize birden baktı.
"Ben öğretmenime aşık oldum."
Ağzım açılmıştı. Berna, bizden bir yaş küçüktü ve bir sene de okulda kalmıştı. Bu yüzden biz okulu bitirmemize rağmen o hala 11. sınıftaydı. Şaşkın şaşkın Cerenle birbirimize baktık.
"What dedin gülüm?"
"Ya aşık oldum işte!"
"Sakın bana 50 yaşında ama kendine bakım yapıyor ve boşanmış deme! Cidden kusarım!"
Bunun üzerine tiksinircesine suratımı buruşturdum. O görüntüyü aklıma bile getirmek istemiyordum. İğrençti!
"Hayır tabi ki! 32 yaşında esmer tenli, açık kahverengi gözlü, dalgalı saçlı. Ah, ah! Ama gel gör ki, çok sinirli. Çözemiyorum."
"Nereli kız bu? Dalga geçmiyorsun dimi? Geçiyorsan ağzına çakarım bir tane!"
"Hayır be! Bu sene transfer oldu özel okuldan. Bizim mahallede oturan Tuncay'ın abisi Turgay. Ailesinden ayrı yaşıyormuş bu yüzden hiç onu görmedim. Keşke daha önceden görseymişim. Adam taş yığını mübarek, o kadar yakışıklı!"
Elimi alnıma vurup güldüm ve gazozumdan bir yudum aldım. Telefonunu çıkarıp bize fotoğrafını gösterdi. Çağlar kadar yakışıklı olmasa da gideri vardı ve baya yakışıyorlardı. Göz kırpıp sırıttım.
"Sende işini biliyorsun ha!"
"Cık cık. Yazık be! Bir benim sevgilim yok! Kadın gitti korumasına aşık oldu, diğeri gitti öğretmenine aşık oldu! Nedir lan bu benim çektiğim?!"
Sinirle masaya vurup ayağa kalktığında gülmeye başlamıştım. E kız haklıydı. Uzun zamandır sevgilisi yoktu ve bizim yanımızda böyle gezmek istemiyordu. Koluna sarıldım.
"Sana da buluruz aşkım birisini!"
Kendisine kola doldurmak için mutfağa geçmişti ki zil çaldı.
"Ben bakarım!"
Kafamı sallamama rağmen ayağa kalktım ve kimin geldiğine baktım. Çağlar'ın arkadaşı gelmişti. Şu geçende gelip, böreklerimi yiyen çocuk. Kaşlarımı çattım, neden gelmişti ki? Ceren'i gördüğünde sırıtmaya başlamıştı. Ceren ise şaşkınlıkla çocuğun elindeki güllere bakıyordu.
"Uğur senin ne işin var burada?"
"Size tatlı getirdim. Bu çiçeklerde size hanımefendi!"
Ceren'in elini tutup öpmesiyle elimi ağzıma yerleştirdim. Ceren şokun etkisiyle çiçeği bile tutamamıştı. Hızla çiçeği Uğur'un elinden aldım. Ceren şaşkınlıktan ne yapacağını bilemezken onu kolundan tutarak mutfağa doğru ilerlemesini sağladım. Uğur'un Ceren'in arkasından baktığını gördüğümde koluna vurdum.
"Yenge bir kıyak geç, kızın numarasını ver!"
"Bir kez bile olsun onu yüzü düşük görürsem, seni öldürürüm."
"Ayıp ediyorsun yenge, ben hiç öyle şeyler yapar mıyım? Söve söve geldim, güle güle gideyim hadi!"
"İyi tamam telefonunu ver."
Hızla cebinden çıkarıp bana uzattığında, Ceren'in telefon numarasını yazdım. Sırıttığını gördüğümde elinde duran tatlıyı da bana uzatmıştı.
"Bak, Ceren öyle soru sorulmasından hoşlanmaz. Çok soru sorma."
Kafasını salladığında, gözlerini kocaman açmıştı. Kaşlarımı çattım.
"Adı bile çok güzel be!"
Göz devirdim. Kapıyı kapatıp balkona geçtiğimde, Ceren hala şaşkınlıkla kolasını içiyordu. Berna da kaşlarını çatarak bana baktı.
"Sevdalısını buldu, kapının eşiğinde."
"Oha hadi canım! Allah'ım sana şükürler olsun, bize iyi erkekler nasip ettin!"
İki elinin de avuç içlerini yüzüne sürerken kahkaha atmıştım. Ceren de kendine geldiğinde beni soru yağmuruna tutmuştu. Aradan on, on beş dakika geçti geçmedi telefonum çaldı. Arayana baktığımda Çağlar'dı. Hızla ayağa kalkıp aramayı kabul ettim. Kulağıma tuttuğum gibi kızlardan uzak bir yere, balkonun köşesine ilerledim.
"Sevgilim?" Eriyordum. Bir kelime insana bu kadar yakışamazdı.
"Efendim?"
"Nasılsınız, napıyorsunuz?"
"İyiyiz, oturup erkek dedikodusu yapıyoruz. Siz nasılsınız, napıyorsunuz?"
Kahkaha attı. Senin gülüşünü yerim oğlum! Kendimi tutamayıp, dudaklarımı ısırdım.
"İyiyiz güzelim. Bizimkilerle buluştum. Turgay, Uğur, ben takılıyoruz. Bizde biraz sizin dedikodunuzu yapmış olabiliriz."
Lan yoksa o Turgay, bu Turgay mıydı? Bu sefer ben güldüm. Derin bir iç çekti.
"Özledim. Sanki günlerce ayrı kalmışız gibi hissediyorum."
"Bende özledim güzelim. Bundan emin olabilirsin."
Sırıttığını hissettim, çünkü bende sırıtıyordum.
"Bu arada, bu şerefsiz Uğur gülleri sana vermemiş. Onun ayrı bir hesabını soracağım."
"Ya abicim ne yapayım? Kızı görünce dilim tutuldu, anasını satayım! Kız resmen hayallerimin kadını!"
Kahkaha attım. Bunu diyen Uğurdu. Arkamı dönüp Ceren'e baktım. Salak salak sırıtıyordu. Gerçekten birbirlerine yakışacaklarına inanıyordum.
"Emin olsun, Ceren de onun hakkında öyle düşünüyor."
"Duydu sen, evi turlamaya başladı! Bir şeye ihtiyacınız var mı?"
"Hayır yok. Ama bir dahakine gül alacaksan, sen getir. Ben senin getirdiklerini daha çok seviyorum."
"Ya demek öyle!"
"Aynen öyle!"
"Bana oradan bir tabak verir misiniz?"
Kadın sesi! KADIN SESİ! Şimdi sıçtım sizin ağzınıza!
"Bana konum at Çağlar! Oraya geliyoruz!"
Bir şey demesine izin vermeden hızlıca telefonu kapattım ve kızlara döndüm.
"Hazırlanın, erkeklerin evini basıyoruz!"
Berna ve Turgay içinde ayrı bir hikaye yazmayı düşünüyorum. Bu konu hakkında fikirlerinizi alabilirim.
Bence hem eğlenceli, hemde bu kitaptan sonra okuyacak bir kitap daha olur. Kendi kafamda güzel bir senaryo oluşturdum ama bilemiyorum.
Vote:25
Yorum:15
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...