Eve ne zaman gelmiştik bilmiyordum ama gecenin karanlığından saatin çok geç olduğunu anlayabiliyordum. Yarım saattir uyanıktım ve gözlerimi ortamızda yatan Mineden ve ona sarılan Çağlardan alamıyordum. O kadar güzel bir görüntüydü ki, gülümsemeden edemiyordum. Dişlerini gıcırdatan Mine, yerinde kıpırdanıp bana doğru sarıldı. Bende ona sarılıp saçlarını okşadım.
Kafamı kaldırıp ona baktığımda rahat bir pozisyonda uyuyordu. Elimi yanağına atıp okşadım. Huzur bu muydu? Sevgi, aşk böyle bir şey miydi?
"Seni o kadar çok seviyorum ki!"
Elimi yanağından çektiğim anda, yatakta daha çok kayıp Mine'yi sıkıştırmadan yanıma yerleşti. Ela gözlerini açtığı anda benim gözlerimle karşılaşmıştı. Bu yüzden gülümseyip alnıma bir öpücük kondurdu.
"Bende seni çok seviyorum."
"Bütün günü mahvettim."
"Hayır, senin bir suçun yoktu. Ayrıca Mine çok sevindi."
Sessizce fısıldayarak konuşurken, bana sarılan Mine'ye baktım. Elini getirip elimin üstüne koydu. Bu hareketine gülümseyip, ona baktım.
"Çağlar? Hazırım artık."
"Güzelim, zamanımız olduğunu sen söylemiştin."
"Evet zamanımız var. Ama ben yaz düğünü istiyorum, birkaç aya kış olucak. Bir yıl nişanlı mı kalacağız? Bir yıl boyunca bekleyecek miyiz?"
Gülüp, diğer elini saçlarımda gezdirdi.
"Hayır, tabiki. İstemezsen beklemeyiz ama, pişman olmanı istemiyorum."
"Pişman olucak bir şey yok. Hayatıma giren ilk erkeği istemem, normal değil mi?"
"Normal güzelim."
"O zaman seneye düğün yapar mıyız?"
Neşeyle gülümsediğimde, ikimize birden sarıldı.
"Yaparız meleğim."
"Peki şeyi?"
"Neyi?"
Sırıttığında, koluna vurdum.
"Utandırmasana!"
"Utanma artık. Arsızlaş dedikçe daha çok utanıyorsun."
Başımı çevirip omuzumu silktim. Ama o çenemden tutup kendisine çevirdi ve dudağımı öptü.
"Şu an bile seni istiyorum. Dudaklarını, kalçalarını, göğüslerini. Bütün vücuduna, dokunmak istiyorum."
Dudaklarımı tam dudağımın üstündeyken, ikimizinde dudaklarını dilimle ıslattım. Gözlerimi kapatıp, dudaklarımı dudaklarına sürttüm.
"Bende seni istiyorum. Tam şu an. Hem de her şeyini. Erkekliğini de."
Fısıltıyla çıkan ihtiraslı sesimizle, birbirimize daha çok yanaşmıştık. Ama Mine'yi unutmuş olmamız üzücüydü. Kendisini kıpırdanarak hissettirdiğinde, ikimizde geriye çekildik.
"Yine başka zamana kaldı!"
Sinirli sesine gülümsedim. Büyük ihtimalle yarın Mine giderdi. Ve o zaman belki rahatlayabilirdik.
***
Akşam eve geldiğimde, anahtarı çantamdan çıkarmıştım ki kapı direk açılmıştı. Kaşlarım çatılı içeriye girmiştim.
"Karnın aç mı?"
"Hayır, bir şeyler yemiştim işte. Senin açsa bir şeyler hazırlayayım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...