Beni tanımamasına rağmen büyük destek olan BlueMelody ve diğer arkadaşıma çok teşekkür ediyorum ve hepinizin bu güzel yorumları ve voteleri için iki bölüm üst üste yayınlıyorum.
İyi okumalar!
Düşüncelerinizi yazabilirsiniz veya yeni bölümlerde neler istediğinizi. Bunları dikkate alıp yazacağım.
Sabah gözlerimi açtığımda, boş odayla bakıştım. Geri gözlerimi kapatıp, elimle ovaladım. Lanet olsun! Çok acıyordu. Gece gece bir daha kahve içmeyecektim. Yatakta doğrulup, üzerimdeki yorganı kenara çektim. Ayağa kalkıp Çağlar'ın odasına ilerledim. Kapıyı tıklamama rağmen içeriden ses gelmeyince, kapıyı açıp kafamı içeriye soktum. Odasında onu göremeyince dudaklarımı büzüp mutfağa ilerledim.
"Çağlar?"
Mutfakta Ceren'i görmemle gülümsemiştim. Kendisi hızla masadan kalkıp bana sarıldı, aynı şekilde bende ona.
"Özlemişim!"
"Bende!"
Ayrıldığımızda, acıyan gözlerimi ovalayıp sandalyeye oturdum. O da yanıma. Ama gözlerim hala Çağlar'ı arıyordu.
"Balkonda."
Kafamı salladığımda, kendisine göz kırptım. Haince sırıtıp gözlerini kıstı.
"İyi misin burada? Bizde de kalabilirsin biliyorsun değil mi?"
"Burada iyiyim. Ama eve ortak olsam daha iyi. Bilmiyorum, garip bir durumun ortasındayım işte. "
"Sana bizim şirkette iş ayarladım. Bundan sonra benim asistanımsın. Ve bu sayede, bu akşam yapılacak olan şirketler arası buluşmaya da davetlisin."
"Ceren!"
"Ya, hemen kestirip atma! O çalıştığın yeri hiç sevmiyordum zaten. Birlikte hem çalışırız hemde eğleniriz. Hadi lütfen! Eğer kabul edersen, burada kalman için babamla konuşup anlaşma düzenleyebilirim."
Göz kırptığında, gözlerimi devirdim. Kafamı sağa sola salladım hızla.
"Buna Çağlar'ın karar vermesi gerekiyor Ceren. Cemil Amca'yı bu işe karıştırma."
"Peki, sen nasıl istersen. Ha bu arada giyeceklerini getirdim. Çağlarda seninle geliyor. Partnersiniz."
Son iki cümlesini kulağıma fısıldamıştı, çünkü o sırada balkondan Çağlar çıktı. Gözlerimle ne kadar Ceren'e kızgın bakışlar atsam da, pek bir faydası yoktu. Neşeli bir şekilde kahvaltısını yapıyordu. Çağlar'a baktığımda bana bakarak sırıtıyordu.
"Kaçta olacak?"
"Ne?"
"Şirketler arası yapılacak buluşma kaçta?"
"İnanmıyorum, gerçekten geliyorsun!!"
Ceren hızla elindeki çatalı bırakıp bana sarılmıştı ve bu haline gülmüştüm. Çağlar da bize bakıp sırıtıyordu. Kesinlikle onu takım elbiseli görmek istiyordum.
***"İzel? Hazır mısın?"
"Evet, geliyorum."
Topuklu ayakkabılarımı giyip, elime çantamı alarak odanın ışığını kapattım ve odadan çıktım. Karşımda gördüğüm, takım elbiseli adama baktığımda kesinlikle nefes kesiciydi. Siyah gömleğinin üstüne giydiği siyah ceketiyle, benim siyah elbisem kesinlikle uyumluydu. Gülümseyerek yanına ilerlediğimde karşımızda duran aynadan ikimize baktım.
"Takım elbise yakışmış!"
"Sana da elbise yakışmış diyeceğim ama, ne giysen zaten yakışıyor!"
"Teşekkür ederim."
Otuz iki diş sırıtarak, eşitlenen boyumuzdan gözlerinin içine baktım. Acaba kendisi bir şeylerin farkında mıydı? Tam gideceği sırada elinden tuttum.
"Fotoğraf? Bu anı ölümsüzleştirmeliyiz bence?"
İlk başta düşündü, daha sonradan telefonunu bana uzattı. Hala bir telefonum yoktu ve kısa zamanda almalıydım. Kamerayı açtığımda kendisi aynadan saçını düzeltiyordu. Bu halini çekmeyi tabiki de unutmamıştım. Yanıma geldiğinde bir kolumu omuzuna attım. Diğer fotoğrafta aniden yanağından öpmüştüm. Diğer fotoğrafta da omuzuna kafamı yaslamıştım. Yeterince çekindiğimizi düşündüğümde telefonu ona uzattım.
"Hadi gidelim."
Kafamı sallayıp, uzun olan elbisemin bir tutamını elime alıp tuttum ve evden çıktık. Asansörden indikten sonra apartmanın girişinde Burcu ile karşılaşmıştık. Kırmızı rujlu dudaklarımı, birbirine bastırıp Çağlar'a baktım. Kız ile kesinlikle muhattaba girmek istemiyordum. Kız öfkeli bakışlarını bana atarken, Çağlar'ın önüne geçti ve kollarını göğsünde birleştirdi.
"Nereye gidiyorsunuz Çağlar?"
"Düğüne. Tüh, seni çağırmayı unuttuk kusura bakma."
Çağlar dudaklarını büzdüğünde, gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Apartmandan çıktığımızda ağzımdan bir kahkaha kaçmıştı. Arabaya ilerlediğimizde, gerçekten evli olabileceğimizi düşündüm. Gerçekten böyle bir şey olabilir miydi?
Arabaya bindikten sonra, Ceren'in attığı konumdan bahsettiği yere gelmiştik. Çağlar arabadan inip anahtarı valeye verirken, ben arabadan inmiştim. O da hızla yanıma gelmiş ve kolunu bana uzatmıştı. Gülümseyerek koluna girdiğimde, kalabalık bir salon bizi bekliyordu.
İçeriye girdiğimizde aşırı kalabalık olması karnıma ağrılar girmesine sebep oluyordu. Derin nefesler alarak bir masaya doğru ilerledik. Ceren veya ailesinden birisini göremiyordum. Gözlerimle onları ararken, Çağlar'ın bana baktığını fark ettim.
Kaşlarım çatılı ona baktığımda gülmüştü. Hafifçe yanına yaklaştım. Gürültülü ortamda uzaktan sesimi duyacağını sanmadığımdan kulağına konuştum.
"Cerenleri görürsen söyle."
Kafasını salladı. O sırada yanımıza gelen kişi ancak fark edebilmiştim. Kendisi Cemil Amcaların şirketiyle çalışan birisiydi ve yabancıydı. Gülümseyerek kendisine sarıldım. O da sıcak kanlılığıyla benimle diyaloğa girmişti.
"Uzun zamandır sizi göremiyorum Bay Smith."
"Evet, evet maalesef yurtdışında birkaç sorunla uğraşmak durumda kaldım. Cemil de bu buluşma için ısrar edince kıramayıp geldim. Seni görmek beni daha çok mutlu etti."
"Teşekkür ederim, bende sizi gördüğüme çok sevindim."
"Bey efendi, nişanlınız mı?"
Şaşkınlıkla güldüğümde, Çağlar'a döndüm. O da şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.
"Hayır, sevgilisiyim efendim. Ama nişanımıza sizi de bekleriz."
Çağlar'ın konuşmasıyla şaşırsamda, bir şey diyememiş sadece gülümsemiştim. Bunu demiş olması kesinlikle karnıma ağrılar saplatıyor, dizlerimin birbirine çarpmasını sağlıyordu.
"Tanrı aşkına İzel! Bu güzel haberi daha önce duymak isterdim. Şimdi müsadenizle arkadaşlarımın yanına dönmem gerekiyor."
"Tabiki, yeniden görüşmek dileğiyle Bay Smith."
Ekindeki kadehi kaldırdığında gülümsemiştim. Ardından şaşkınca Çağlar'a döndüm. Elini hızla belime atmıştı.
"Sen az önce ne dediğinin farkında mısın?"
"Evet."
"Bazen beni çıldırtıyorsun."
Sırıtıp kulağıma yaklaştı.
"Sende bu yırtmaçlı elbiseyi giyerek beni çıldırtıyorsun ufaklık!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...