"Terbiyesiz!"
Kadın sesi duymamla kaşlarımı çatıp, gözlerimi araladım. Ve aralamamla ela gözleriyle karşılaşmıştım. Gülümseyip, geri çekilmeye çalıştım ama Çağlar durdurmuştu. O sırada annesinin de odada olduğunu görmüştüm. Yutkundum ve zorla da olsa, Çağlar'ın kolunu üstümden çektim ve ayağa kalktım.
"Ben dışarı çıkayım sonra gelirim."
"Çık tabi çık! Senin yüzünden oğlumun başına neler geldi! Hadsiz annesi kılıklı!"
"Anne!"
Dişlerimi sıkıp sert bir biçimde kendisine doğru döndüm. Öfkeli gözlerini görmemle, bütün söyleyeceklerimi geri yuttum çünkü sevdiğim kişi bu haldeyken annesiyle tartışmaya girmeyecektim. Çağlar'a yalandan gülümseyip odadan çıktım. Ama dizlerim sanki her şeye inat çok güçsüzdü. Kendimi koridordaki koltuğa attım.
"Artık dayanmaya gücüm kalmadı anne!"
Gözlerimi karşımdaki koltuğa diktiğimde, gülümseyerek bana bakan bir kız çocuğu görmüştüm. Yanındaki kadın da bana baktığını görünce onunla da göz göze geldik ve içtenlikle gülümsedim. Annesi yardımıyla koltuktan inip paytak adımlarla yanıma gelmişti. Ve elindeki sürpriz yumurtayı bana uzattı.
"Teşekkür ederim."
Yanağını hafiften sıktığımda gülmeye başlamıştı. Ellerini yukarıya uzattığında, kucağıma gelmek istediğini anlamıştım bu yüzden direk annesine bakmıştım. Gülümseyip, onaylar biçimde kafasını sallayınca direk kucağıma aldım ve ayağa kalktım. Ve bana vermiş olduğu sürpriz yumurtayı ona geri verdim.
"Adın ne bakalım senin?"
"Ayda. Senin?"
"İzel."
Önüne gelen saçları geriye attığımda, yüzümde istemsiz bir gülümseme vardı. O sırada kapının girişinde bize bakan bir çift ela göz görmüştüm. Yüzüm onu görünce daha çok çoğalmıştı. Onunda yüzü gülse de, gözleri daha çok parlıyordu. Ayda'yı kucağımdan indirdim.
"Görüşürüz Ayda."
El salladığında hızla annesinin yanına gitmişti. Bende yüzümdeki gülümsemeyle Çağlar'ın yanına gittim.
"Neden ayağa kalktın?"
Baş parmağını çeneme koyduğunda yavaşça okşamaya başladı. Gülümseyen yüzünü görmem, benim gülümsememi daha çok sağlıyordu. Ela gözleri parlıyor, dolgun dudaklarını ıslatıp duruyordu.
"Sevgilim niye öyle bakıyorsun?"
"Kendimi çok zor tutuyorum güzelim. Seni öpememek çok zor."
Utançla kafamı eğdim.
"Tamam, hadi içeri geçelim. Ayakta çok kalma."
Tam koluna girmiştim ki, doktoru yanımıza gelmişti.
"Çağlar Bey, sizi böyle görmek ne güzel. E ayağa kalktığınıza göre sizi bir kontrolden sonra taburcu edebiliriz."
Sevinçle ellerimi çırptım. Bu halime doktor bey kıkırdamıştı. Yavaşça içeriye girdiğimizde Çağlar'ı yatağa oturttum. Annesi de hızla doktorun yakasına yapışmıştı.
"Oğlum nasıl doktor bey?"
"Bir kontrol edeyim hanımefendi."
Geriye doğru çekildiğimde, doktor nefesini kontrol etmişti. Ağrısı olup olmadığını sormuş, elindeki deftere yazı yazmıştı. Ardından kağıdı bana uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
Chick-Lit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...