Ramazan bayramınız mübarek olsun. Bol paralar kazanmak niyetiyle, güzel bir bölüm yazdım. 😎Haydi iyi okumalar. Herkesin elini öpmeyin.
Gözyaşlarımın arasında elime tutuşturulan suyu döke saça içtim. Ağlıyordum çünkü gitmişti. Seviyorum demişti, yalanmış.
"Tamam artık kendine gelir misin?"
Başımı sağa sola salladım. Kesinlikle canım çok yanıyordu. Nefes alamıyor gibi hissediyordum. Oturduğum sandalyeden kalkıp, titreyen dizlerime karşı gelerek çıplak ayaklarımla balkona doğru ilerledim. Demirliklere tutunduğumda derin bir nefes aldım. Saçlarıma değen ellere karşı gözlerimi kapattım.
"Hadi, geçti gitti. Sakin ol lütfen!"
Dudağımı büzüp, sağa sola salladım. Nasıl sakin olabilirdim ki? Resmen terk etmişti! Terk etmişti, her şeyi...
Birkaç dakika sonra yavaş yavaş kendime geldiğimde, yeniden derin bir nefes aldım. Bana gülümseyerek bakan Çağlar'a, ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ellerini yüzüme yerleştirdi ve alnıma bir öpücük kondurdu.
"Daha iyi misin?"
Kafamı aşağı yukarı salladım. Belimden tutup, beni kaldırdığında mecburen beline bacaklarımı dolamak zorunda kalmıştım. Bir elini kalçama attığını hafif sıkıp, okşamasından anlıyordum. Bu hareketle midem kasılmış, ona kendimi daha çok yaslamıştım.
"Sadece bir film izleyerek, nasıl bu kadar ağlayabiliyorsun anlamıyorum. "
"Asıl sen nasıl hiçbir tepki vermedin, bende bunu anlamıyorum."
"Bu filmi daha önce izledim güzelim. Ama sen ısrar edince açmak durumunda kaldım."
Kafamı aşağı yukarı salladım. Mine'yi kendi evlerine bıraktıktan sonra, eve gelmiştik ve film izlemeye karar vermiştik. Televizyon rafında da cd görmüştüm ve izlemek istemiştim. Ama bu kadar duygulu olacağını bilseydim asla seçmezdim. Dram filmlerine asla gelemezdim, sürekli ağlardım. Şu anda olduğu gibi. Çağlar elini sakinleşmem için sırtımda gezdirirken, derin bir nefes aldım ve göğsüne başımı yasladım. Gözlerim kapalı olsa da yürüdüğünü ve geri salona gelip, oturduğunu anlamıştım. Elim, ensesinde daireler çizerken boğazını temizledi.
"İzel, benim sana bir şey söylemem lazım."
"Söyle."
Ellerini vücudumdan çekip, saçlarına götürdü ve karıştırdı. Göğsü sürekli inip kalkıyordu. Heyecanlı olduğunu anlamak zor değildi, bu yüzden kafamı kaldırıp ona baktım.
"Kötü bir şey mi oldu?"
Dudağını ısırdı ve ardından yutkundu. Gözlerini benden kaçırıyor arada bir eliyle yüzünü karıştırıyordu. Bu hali çok hoşuma gitmişti ve gülümsemeden edememiştim. Yanağına bir öpücük kondurup, saçlarında duran ellerini ellerime kenetledim. Soran gözlerle ona baktığımda derin bir nefes aldı.
"Ben artık dayanamıyorum. Aklım... Aklım sürekli sende, sen olmadan yapamıyorum. Bazen sen yokken saçmalıyorum. Gülümsemeden duramıyorum, insanlara sürekli seni anlatıp duruyorum. Bazen o kadar, o kadar çok aklımda dönüp duruyorsun ki bundan sonra sensiz ne yaparım bilemiyorum."
"İzel ben seni çok seviyorum. Göz yaşların sadece mutluluktan aksın istiyorum. Teninin her ayrıntısını bilmek, gözlerini gözlerime kenetlemek istiyorum."
Gülümsemem daha çok çoğalmıştı. Neden bunları söylüyordu bilmiyordum ama çok fazla heyecanlıydım. Kucağında biraz daha dikleştiğimde derin bir nefes aldı. Ama bu sefer ellerimi sıkıyor, gözlerini gözlerimden ayırmıyordu.
"Beni eşin olarak kabul eder misin?"
Kirpiklerimi kırpıştırıp birkaç saniye durdum ve düşündüm. Gülüşüm solmuştu. Ne demişti o? Eş mi? Heyecanlı ve bekler gibi duran suratı karşısında, yutkundum. Ne yapacağım hakkında bir fikrim bile yoktu. Kabul eder miydim?
Bakışlarımı kaçırırken, aslında cevabımın ne olduğunu gayet iyi biliyordum. Kalbimin hızlı atmasını yok sayıp, gözlerine baktım. Gülümseyip, kafamı aşağı yukarı salladım.
"Evet, ederim!"
Gözlerimden yaşlar akarken, elini belime atıp hızla ayağa kalktı. Salonun kenarı boş olduğundan beni etrafında döndürmeye başlamıştı. Kahkahalarımın arasında, durup beni indirdi ve ellerini yanaklarıma koyup yaşlarımı silmeye başladı.
"Teşekkür ederim güzelim. Teşekkür ederim."
İlk alnıma, ardından burun ucuma ve son olarak dudaklarıma öpücük bıraktığında, kollarımı boynuma sardım. Derin bir nefes almıştı. Geri çekilip, dudaklarına bu sefer ben dudağımla birleştirdim. Sakin sakin öpüşmemizin ardından, ağzını daha çok açmasıyla dillerimizde araya girmişti. Ne yapacağımı bilemez halde onu taklit etmeye çalışıyordum. Ellerimi göğsüne koyduğumda, kendisi elini enseme atıp kendisini bana daha çok bastırdı. Aldığım hazdan dolayı dudaklarımın arasından iniltiler çıkıyordu ikimizinde. Karnımdaki baskı gittikçe artmasına rağmen, kendimi huzurlu hissediyordum.
Ailem beni ölümleriyle yalnız bırakırken, karşıma çıkacak kişinin farkındalardı. Ve benim bunu daha sonradan anlamam çok üzücüydü. Şimdiyse, belki çocuklarımın babası olacak kişi yanı başımdaydı. Neler hissedeceğimi bilen, ona sığınabileceğim, korunabileceğim kişi buradaydı.
Dudak dudağa olmamız sadece bir gösteriydi. Asıl gerçek senaryo, birbirimizin kalbini nasıl doldurduğumuzdu.
Şimdilerde mutluluk diye anlamlandırdığımız şey, herkesin mutlu olabileceği şey haline geldi.
Bizi özel kılan bedenimiz ise, neden mutluluğumuzda herkesin gibi bir olsun ki?
Vote:30
Yorum:10
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...