"Olmaz İzel!"
Çağlar'ın evinden sonra buraya gelmiştim ama pek doğru karar değildi sanırım.Karşımda rahatça oturan Cemil Amca'ya baktım. Kesinlikle dediklerimi onaylamıyordu. Ve bende onaylaması için uğraşıyor ama içten içe kalsın istiyordum. Ne yapacağımı bende bilmiyordum aslında.
Çağlar'ın yanımdan ayrılmasını kesinlikle istemiyordum. Onu seviyordum sonuç olarak ve hep yanımda kalıp beni korumasını istiyordum. Hatta sabah, Çağlar'ın arkadaşı yani Uğur bizi yakıştırdığına dair bir sürü söylemler kurmuş ve benimde içimde bir umut oluşturmuştu. Ve o sırada Çağlar'ın yaptığı şey, Uğur'a keskin bir dille bunu yapmamasını söylemekti. Haklıydı, beni sevmiyordu. Sadece işini yapıyordu o kadar.
"Ama neden? Cidden istemiyorum Cemil Amca. Böyle olması daha iyi."
"Bak İzel. Sen benim kızımsın ve sana bir şey olmasını istemiyorum."
"Evet, İzel. Şu an saçmalıyorsun!"
"Ceren saçmalamıyorum. Böyle olması gerekiyor, onun benim yanımda olması iyi değil."
Kafamı ellerimin arasına alıp, koltuğa oturdum. İyi değildi işte, neden anlamıyorlardı. Ceren yanıma oturup bana sarıldı. Ondan ayrılıp elini tuttum.
"Ona yakın olursam, ne olur bilmiyorum Ceren. Ben bu zamana kadar kimseyi sevmedim. Şimdi benden yaşça büyük birisini seversem ne olur bilmiyorum."
Kulağına sessizce söylediğim şey üzerine, kıvırcık saçlarımı geriye attı. Babasına bakış attıktan sonra yine bana döndü.
"İzel? Sen hep mantığınla hareket ediyorsun, yapma. Aşkta mantık olmaz. Kendine bir şans ver. Aşka bir şans ver."
***"Tabi efendim, hemen getiriyorum."
Dolaptan bir kola alıp hızla müşterinin masasına koydum. İşe gelmeden önce şirkete uğramıştım. Ama ne yaparsam yapayım Cemil Amca ve Ceren'i ikna edememiştim. Ne yapacağımıda bilmiyordum.
"Şş baksana?"
Kafamı sallayıp hemen bana seslenen masaya ilerlediğimde Mert'i görmüştüm. Masaya oturmuş dikkatlice bana bakıyordu. Yutkundum, umarım bir aksilik çıkarmazdı.
"Ne istiyorsun?"
"Çay."
"Tamam."
"Kaçta çıkacaksın?"
"Bilmiyorum."
"Acele etsen iyi olur, akşama misafirler gelecek."
"Ne misafiri?"
"Seni istemeye geliyorlar. Bu yüzden işten erken çık, git evde üstünü giyin. Bizi millete rezil etme."
Elimdeki not defterini masaya fırlattım hızla. Kaşlarım çatılı suratına bakıyordum. Ne demek beni istemeye geliyorlar?
"Mert, sen ne dediğinin farkında mısın? Ne demek beni istemeye geliyorlar!"
"Bana sesini yükseltme! Altmış yaşına kadar bizim yanımızda kalacağını mı sandın hanımefendi?"
Elini masaya vurduğunda, gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Sinirden alt dudağımı ısırdım. Etraftaki insanların bize baktığını hissediyordum. Ve geriliyordum. Bunu istemiyordum. Öfkeli gözlerle bana bakıp ayağa kalktı.
"Git eşyalarını topla gidiyoruz. Daha çalışmayacaksın."
"Ben hiçbir yere gelmiyorum!"
"İzel beni deli etme! Git eşyalarını al gel!"
Kolumdan sıkıca tutup ileriye itekledi. Derin bir nefes alıp, düşünmeye çalıştım. Tamam ne yapacağımı biliyordum. Hızla üstümdeki kıyafeti çıkarıp çantamı aldığım gibi Mert ile birlikte kafeden çıktık. Yolda ilerlerken, hızla Ceren'e mesaj attım.
İzel: Akşama beni istemeye eve geliyorlarmış. Ne yapacağımı biliyorum, büyük ihtimalle telefonumu da alırlar. Merak etme diye söylüyorum.
Ceren vakti: Ne demek istemeye geliyorlar!
Elimden alınan telefona ulaşmak için Mert'e daha çok yanaştım. Vermeyeceğini anladığımda hızla otobüse binmiştim. Eve gidene kadar neler yapacağımı, nasıl hareket etmem gerektiğini düşünüyordum. Bu işi iyi oynamam gerekiyordu yoksa başım belaya girebilirdi.
Eve geldiğimizde halam karşıma geçmiş sırıtıyordu. Beni iyice süzdükten sonra, elime bir elbise tutuşturdu. Gülümseyip odama ilerledim ve kapıyı kapattım. Ardından hızla çantama gerekli eşyalarımı yerleştirdim. Alacak çok fazla kıyafetim yoktu zaten. Çantamı hazırladıktan sonra camdan dışarıya attım. Hızla odadan çıkıp halamlara bakındım.
"Giyinmemişsin? Seni mi bekleyeceğiz akşama kadar?"
"Her yeri temizleyeyim öyle giyeneyim dedim. Dışarısı hep dağılmış, kediler yüzünden. Misafir görmesin, sonra hiç çalışmıyor demesinler."
Bunu dememin ardından gözlerini kısıp iyice süzdü. Sonra kafasını sallayıp sırıtmaya başladı. Kesinlikle bunu dediğime inanamıyordum. Bunu dediğim için midem bulanıyordu resmen. Kapıya açıp çıkacağım sırada kolumu tuttu.
"Bir kaçmayı dene, seni anandan çıktığına nasıl pişman ediyorum görürsün!"
Kafamı salladığımda kolumu ondan aldım ve evden çıktım. Ayakkabılarımı sıkıca bağlayıp arka tarafta duran çantamı elime aldım. Arkama bakmadan koşmaya başladığımda, kesinlikle önüme ne çıkarsa geride bırakacağımı biliyordum. Arkaya bakmaktan önüme bakmayı unuttuğum için birisine çarpmıştım.
Sıcak beden, bedenime değdiğinde gözlerimi sıkıca kapattım. Umarım çarptığım kişi eniştem değildir! Omuzlarıma konulan ceket sayesinde gözlerimi hafiften açarken karşımdaki kişinin Çağlar olduğunu gördüm.
Babam kesinlikle haklıydı. Artık beni gerçekten koruyup kollayabilecek birisi vardı.
Gülümsemem yüzümde çoğalırken, ceketin kapüşonunu kafama geçirdi ve yüzümün gözükmemesini sağladı. Elimde duran çantamı da alarak bana sarıldı.
"Sarıl bana!"
"Ne?"
"Bana sarıl."
Dediğini yapıp, ellerimi beline sardım. Kokusunu içime çekip kafamı göğsüne yasladım. Huzur bulduğum yerdeydim. O evden kaçmış olmam bile artık moralimi bozamıyordu. Onların bana neler yapabileceklerini tahmin bile edemiyorken, yanımda Çağlar'ın olması sanki her şeyi düzene sokuyordu. Gözümden yaşlar akarken, ayrıldık.
"Hadi gidelim. Dondurma yemek ister misin?"
Şaşkınlıkla ona baktığımda gülümsüyordu. Kafamı hafifçe aşağı yukarı salladım. O da elimi tutup yürümeye başladı. Bu hareketi ne kadar kalbimi hızlandırsa da bir şey yapamamıştım.
Resmen elimi tutmuştu!
Sıcak ellerini, benim soğuk ellerimle buluşturmuştu. Elimle elini daha sıkıca tuttum, bırakmak istemezcesine. O da bunu anlamış gibi daha çok sardı parmaklarını. Şu an bir evden kaçmış olmak değil de, birlikte bir tatile çıkmış gibi hissetmeyi diledim.
Kim bilir belki o da olurdu?
Kim bilebilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...