Mutfaktan gelen seslerle adımlarımı oraya ilerletmiştim. Arkası dönük bir şekilde bir şeyler hazırlıyordu. Kalbimin acısını en derinden hissetmeme rağmen, yanına gidip elindeki bıçağı aldım.
"Sen geç, ben hazırlarım. İlacını içtin mi?"
"Hayır."
Doğradığım domatesi tabağa koydum ve masaya koydum. Tezgahın sol tarafında kalan ilaçları da alıp içecek olanlarını ona uzattım. Yavaş bir şekilde aldığında, su ile birlikte içmişti. Kahvaltısını hazırladığımda mutfaktan çıkmak için hazırlanmıştım ki onun sesini duydum.
"Sen yemeyecek misin?"
"Hayır."
"Neden? Kahvaltı yapmayı çok seversin."
"Canım istemiyor."
Ayağa kalkıp, arkamdan beri sarıldı. Titrek bir nefes verdim. Ve ardından gözlerimi kapattım.
"Seni kırmak, en son isteyeceğim şey."
"Doğru, beni kırmak en son isteyeceğin şey. Benimde öyle ama ben fark ettim ki, biz birbirimizi hiç tanımıyoruz."
Geri çekilip suratına baktım.
"Ya da ben seni hiç tanımıyorum."
Zorlukla yutkundu. Bakışlarımı çevirip, tuvalete doğru ilerledim ve kapıyı kilitledim. İşlerimi hallederken regl olduğumu fark ettim. Bu yüzden içimde tuttuğum ağlamayı gerçekleştirip, öyle çıktım tuvaletten. Ve çıktığım gibi beni kendisi karşıladı. Elini çeneme koydu. Ama ona bakmıyordum. Bakamıyordum.
"Bana bak!"
Sinirle gözlerinin içine baktım. Ela gözleri koyulaşmıştı neredeyse. Yanından geçip gidecekken kolumdan tuttu ve duvarla arasına aldı.
"Benim yüzümden mi ağladın?"
"Hayır."
"Sorun ne o zaman?"
"Sorun ne mi? Söyleyeyeyim. Sorun benim seni tanımamış olmam, hiçbir şeyini bilmiyor olmam. Arkadaşlarını, aileni, en çokta içinde savaştırıp durduğun o çocuğu! Ben seni öperken böyle düşünmemiştim."
"Özür dilerim."
Gözlerimden yeniden yaş aktığında, ona sıkıca sarılmak istiyordum. Ama o benden önce davranmıştı. Kollarının arasında hıçkırıklarımı bahşederken, onu kırdığımın farkındaydım. Biraz zaman geçtikten sonra ağlamam durmuştu. Bu yüzden geri çekildim.
"Kahvaltı yaparken sana her şeyi anlatayım olur mu?"
Yutkundum ve yavaşça kafamı aşağı yukarı salladım. Parmaklarımızı birbirine kenetlediğinde hafif tebessüm etmiştim. Böyleydim işte hemen yumuşuyordum. Zaten nasıl kızabilirdim ki ona? Masaya geçip oturduğumda, beni hemen yanına çekmişti sandalyede. Ağzıma ekmeği atarken göz devirmiştim.
"Benim yüzümden bir şey yemedin, hadi ye şunları."
Tabağına hızlı hızlı kahvaltılıklardan koymuştum. Derin bir nefes aldı.
"Ne öğrenmek istiyorsun?"
"Benden gizlediğin her şeyi."
"Senden artık bir şey gizlemiyorum İzel. Tamam, daha kulübe gitmeyeceğim. Dövüşmeyeceğim."
"Sevgilim, ben sana hayatında alışkanlık ettiğin şeyleri bir anda sil demiyorum. Ama neden bunu bir spor salonunda denemiyorsun? Orası senin için daha sağlıklı. Ben seni böyle görmek istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...