Hepinize merhaba!
Doğum günü mesajlarınız için çoook teşekkür ediyorum🖤🖤
Maalesef hesabımla ilgili bir sıkıntı olduğu için yorumlarınıza geri dönemiyorum. Ne kadar çok cevap vermek istesemde olmuyor. Bu yüzden beni anlayışla karşılayacağınızı biliyorum ve teşekkür ediyorum.
Umarım gününüz çok güzel geçer. Bugünlük bu bölüm benden size kıyak olsun. İki gün sonra yeni bölüm gelecek🥳🥳
"İzel, güzelim! Hadi uyan!"
Çağlar'ın sesini duyduğumda, elimi tutan elini sıktım ve tırnaklarımı geçirdim. Gözlerimi açtığım anda onu görmenin huzuruyla sıkıca boynuna sarıldım. Şakaklarımdan akan teri ancak o zaman fark edebilmiştim. Kabus görmüştüm. Mert'in beni kaçırması kabus ise onu öpmem gerçek miydi?
Kendisinden ayrıldığım zaman yüzünde gördüğüm korku ile derin bir nefes aldım. Kesinlikle şu an gerçekti. Ellerimi yanaklarına koyduğum zaman bacaklarımı onun beline sardım. Bu hareketim üzerine gülümsemişti. Ellerini sıkıca belime sarmıştı. Ama gözyaşlarım onu yeniden korkutmuş olacak ki, kaşları çatılmıştı.
" Güzelim, tamam. Sadece kabustu. Tamam mı, sakin ol! Bir şey yok, ben buradayım."
Kafamı aşağı yukarı salladım. Ama yine de korkmuştum. O anı kesinlikle bir daha yaşamak istemiyordum. Yanaklarında duran elimle yüzünü okşadıktan sonra dudaklarımı yeniden dudaklarına bastırdım. Bu anın verdiği hazdan dolayı da hala gözlerimden yaşlar akıyordu. Kendisinin bana karşılık verdiğini bile ancak idrak ediyordum. Belimdeki eliyle sırtımı sıvazladı yavaşça. Nefes nefese geri çekildiğimde, alnımı alnına dayadım.
"Beni sakın bırakma! Lütfen!"
"Şş, tamam! Söz veriyorum bırakmayacağım. Söz güzelim!"
Anın verdiği kötü enerjiden dolayı sesim kötü ve titrek çıkıyordu. Ama onun ki hala güçlü ve sert idi. Tek elini belime sardığında, oturduğu yerde dikleşti ve sırtını yatak başlığına dayadı. Bende kollarımı beline sarmıştım ve başımı gövdesine koydum. Diğer eli saçlarımı okşuyordu.
"Bugün kaptığım ikinci öpücük, sanırım şansım yaver gidiyor!"
Beni gülümsetmek için söylediği neşeli söz üzerine yanağımı gövdesine sürttüm. Beni her zaman gülümsetmeyi becerirdi ama şimdi kesinlikle içimden gelmiyordu.
"Sen uyurken ne düşündüm biliyor musun?"
"Ihıh!"
"Seni istediğimi. Ama öyle istemek değil. Sana seni istiyorum dediğimde sadece en iyi tarafını değil, en kötü tarafını da istediğimi söylüyorum. Üzgün olduğunda elimi uzatmak ve o eli tutmak istiyorum. Uzanamadığın yerde de yardım eden olmak istiyorum. Ben seni çok istiyorum ufaklık."
Bunu demesinin ardından gözyaşlarım yeniden akmaya başlamıştı ve yaşlar beyaz tişörtünü ıslatıyordu. Baş parmağıyla göz pınarlarımdaki yaşları yavaşça sildi. Ve saçlarıma bir buse kondurdu.
"Beni ilk öptüğünde sana karşılık vermedim çünkü beni böyle güzel seven hiç olmadı İzel. Beni böyle güzel seven birisinin yanında nasıl olurum bilemedim. Seni nasıl severim, nasıl korurum, nasıl dururum bilemedim, karar veremedim. Sonra dedim ki kendime , senden ayrılırsam seni daha çok üzerim. Bunun olmasını hiç istemem, bu yüzden seni geride bırakmaya gönlüm el vermez."
Gözlerim onun kokusundan ve ninni gibi gelen seslerden yeniden kapanırken, gülümsemiştim. Annem ve babam haklıydı.
Mutluluk, yanımda olan değil yanımda olmasa dahi beni gülümsetendi.
***"Bu imzanın gerçekleşmesi için yüz yüze görüşmeniz gerekiyor. Bu önemli bir konu. Zira görüşmeden imzalanırsa bence hiç iyi olmaz."
Bu söylediğime Ceren de katıldığında Cemil Amcanın kafası karışmıştı. Cemil Amcamın diğer şirketinin ortağı ile bir görüşme yapıyorduk ve adam kendi sözünün dinlenmesi kararındaydı. Ama onu dinlersek sonuç kesinlikle berbat olabilirdi. Bu kadar kararlı olmasını da anlamıyordum, bu durum hiç hoşuma gitmemişti.
"Evet, bence de bir görüşme ayarlanmalı."
"Cemil, bu iki gencin dediği senin kafanı karıştırıyor. Görüşmeden de imzalanabilecek bir sözleşme, gençken yaptığımız şeyler bunlar!"
"Hiç sanmıyorum Yalçın. İstersen oylamaya sürelim."
Yalçın Bey kafasını aşağı yukarı salladı.
"Görüşme yapılsın diyenler!"
Masada duran on kişiden sekizi, Ceren ve bende dahil olmak üzere elimizi kaldırmıştık. Bunun ardından Cemil Amca da gülerek elini kaldırmıştı. Yalçın bey oflayarak da olsa bu durumu kabul etmişti. Aramızdaki toplantı bittiğinde önümde duran dosyaları alarak odadan çıktım. Ceren de sırıtarak koluma girmişti.
"Dün gece nereye kayboldun? Seni bulamadım hiçbir yerde."
"Sıkılmıştım, dışarıya çıktım. Sen müşterilerle konuşuyordun rahatsız etmek istemedim."
"Çağlarla aranız nasıl?"
Onun odasının önüne geldiğimizde durdum ve dudaklarımı ıslattım. Elimdeki dosyaları masanın üzerine koyup Ceren'in elini tuttum sıkıca. Meraklı bakışlarla bana baktığında, içimde tuttuğum gülümsemeyi dışarıya yansıttım.
"Biz öpüştük!"
"NE!"
Çığlığıyla, bazı kişilerin bakışları bize dönerken hızla elimle ağzını kapattım. Eliyle elimi kenara çekip olduğu yerde zıplamaya başladı.
"Biliyordum ya biliyordum! Düğün ne zaman?"
"Saçmalama, düğün falan yok. Orta da bir sevgililik durumu da yok zaten."
"He anladıım. Tamam kuzum o iş bende. Eniştemle konuşmanının zamanı gelmişti. Ama ben sana diyeyim, şuraya da yazıyorum. Siz evlendikten sonra ilk çocuğunuz kız olacak!"
Elini diline dokundurup masanın üstüne sürmüştü. Utançtan yanaklarım kızarırken koluna vurdum yavaşça. O sırada asansörden Çağlar'ın çıktığını görmüştüm. Ama o bizi görmemişti.
"Çağlar geldi! Bir şey lazım değilse onun yanına gidiyorum."
"Yok değil, ama bir ara yanıma uğra sana önemli bir şey demem gerekiyor."
Kafamı salladığımda hızla ona sarıldım ve ayrıldıktan sonra Çağlar'ın peşine takıldım. Uzun koridorda kendisi sağa döndüğünde, birisiyle konuşmalarını duymuştum. Gülümseyip yavaşça oraya ilerledim. Yalçın Beyle sarıldıklarını gördüğümde masaya oturmuşlardı, hatta yanlarında Cemil Amca da vardı. Erkek erkeğe konuşmalarını bölmek istemediğimden adımlarımı geriye ilerlettim. Ama Yalçın beyin konuşmasıyla durdum.
"Oğlum, düğün ne zaman?"
"Baba, düğün şu anlık yok biliyorsun."
"Tamam, tamam. Ama artık gelinimle tanışmak istiyorum. Adı var kendisi yok, öyle değil mi Cemil?"
Cemil Amca'nın sesini duymasamda kaşlarım çatılmıştı. Yalçın Bey, Çağlar'ın babasıydı. Babasına benden mi bahsetmişti? Peki ya Cemil Amca nereden biliyordu? Kafam allak bullak olurken yanlarından ayrılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...