"Senin yüzüne söyleyemediğim o kadar çok şey var ki! Nereden başlasam hiç bilmiyorum."
Sakin sesini duymamla istifimi hiç bozmadan ne söyleyeceğini dinledim. Eliyle yüzümü okşuyordu. Havanın aydınlandığını, yüzüme değen güneşten anlamıştım. Demek ki erken uyanmıştı. Ya da hiç uyumamıştı.
"Sevgimi yansıtamıyorum sana, güzel sözcükleri dile getiremiyorum. Bütün aşk için yazılan şarkılar sana armağan edilmiş gibi ya da bütün şairler seni görmüş de şiir yazmış gibi. Bir de benim gözümden baksalar, kim bilir neler anlatacaklar sana. Neler söyleyecekler senin güzel tenine, sarı saçlarına."
Ne kadar gülümsemek istesemde yapamamıştım. Eli hala yanağımdayken, yatakta kıpırdanıp burnunu burnuma sürttü.
"Ben seni sevmekten fazlasını yaşıyorum bir tanem. Ben aşkın ötesinde, kalbinin tam köşesinde, dudaklarının tam üstünde yaşıyorum. Ben seni sevmekten fazlasını yaşıyorum. Ben sana çok pis aşık oldum güzelim."
Uyuyormuş gibi yapıp yerimde kıpırdandım ve sıkıca ona sarıldım. Sarılmamla, çıplak olan vücudunu hissetmem bir olmuştu. Bu yüzden dudaklarımı ensesi ve boynunun tam ortasına bastırıp öpücükler bıraktım. Artık yüzümü görmediği için gülümsüyordum. Elini sırtımda gezdirip okşadı.
"Ah bir bilsen, seni ne kadar istediğimi. Hem de kalbinin her bir hücresini."
Gözlerim hala kapalıyken, dudaklarımı kulağına yaklaştırdım.
"Seni çok seviyorum."
Fısıltı gibi çıkan sesimi duymuşçasına kıkırdadı. Eli vücudumun her bir yerinde gezerken, ona daha çok sarılmıştım. Parmaklarım uyku sersemiyle çıplak teninde geziniyordu. Bu hareket hoşuna gitmiş gibi, saçımı toplayıp boynuma bir öpücük bıraktı.
"Güzel kızım benim. Kıvırcık güzelim." ⭐️
(Bu cümleye her şekilde düşüyorum.)
Söylediği söz hoşuma giderken, gözlerimi açarak geriye çekildim. Dudaklarına sert bir öpücük bahşettiğimde tahminimden daha sakin karşılık vermişti. Geri çekildiğimde diliyle dudağımın kenarını yalamıştı. Utanır biçimde gözlerimi kapattım.
"Ne bu? Kiraz mı?"
Dünden kalan rujumdan bahsediyordu. Omuz silktim, çünkü bilmiyordum.
"Bulana kadar öp diyorsun yani? Olur!"
Yeniden dudaklarımı öpmeye başladığında, bu sefer araya dillerimizi de katmıştı. Acelesiz, sakin ve bir o kadar da huzurla öpüşüyorduk. Onu ilk defa bu kadar sakin ve romantik görüyordum. Benim inadıma benden daha fazla ağzından inleme kaçtığında, üstüme çıktı. Nefessiz kaldığım için geriye çekildim. Başını göğsümün tam üstüne koyup, rahat bir pozisyon aldı. Elimle saçlarını çekiştirip, okşamaya başladım.
"Uyumadın mı hiç?"
"Uyuyamadım."
"Neden?"
Derin bir nefes aldı. Elimi sırtına atıp, hafifçe çizmeye başladım. Birazda masaj yapar biçimde parmaklarımı gezdiriyordum. Tam o sırada, yüzük parmağımdaki yüzükler dikkatimi çekti. Gerçekten nişanlanmıştık. Rüya gibiydi. Belki de rüyadan daha fazlası.
"Çağlar? Ben hala sana nasıl seslenmem gerektiğini bilmiyorum."
Başını kaldırıp bana baktı. Kaşları çatıktı, bu haline gülümseyip olmayan sakallarında parmaklarımı gezdirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...