1,5 ay sonra
"Hazır mı her şey?"
"Tamam, biz ayarladık. Yarına her şey güzel olur."
"Umarım Uğur. Neyse, hadi kapattım ben. Görüşürüz."
"Görüşürüz yenge."
Telefonu kapatıp, çalan zile koştum. Gülümseyerek, kapıyı açtığımda Yalçın Amcayı görmüştüm. Üzgün ve omuzları çökmüş biçimdeydi. Sessizce içeriye girip, koltuğa oturdu. Kapıyı kapattım ve yanına geçtim.
"Yalçın Amca ne oldu?"
"Sultan evden kovdu. Kendi evimden kovuldum."
Bir anda kahkaha atmasıyla şaşırmıştım. Üzülür ağlar sanıyordum ama aksine mutlu olmuştu. Şaşkınca ona baktığımda geriye yaslanıp derin bir nefes aldım.
"Çağlar gelmedi mi?"
"Hayır, şirkette olacağını söylemişti."
"Bugün şirkete gelmedi."
"Gelmedi mi?"
Lütfen kulübe gitmiş olma Çağlar, lütfen. Ayağa kalkıp, telefonu masadan aldım ve onu aradım. İlk çalışta açmıştı. Bunun için derin bir nefes almıştım.
"Hayatım nerdesin?"
"Kapının önündeyim, eve geliyorum. Bir şey mi istiyorsun?"
"Gelirken içecek alır mısın? Bir de çikolata."
"Sakın bana regl olduğunu söyleme, lütfen."
"Hayır olmadım. Sadece canım çekti Çağlar."
"Tamam güzelim. Yeter ki canın çeksin."
Gülümseyip telefonu kapattım.
"Yalçın Amca, Çağlar şimdi geliyor. Hadi masaya geçelim. Umarım yemek yememişsinizdir."
"Yemedim, kurt gibi de açım valla kızım."
Gülüp, mutfağa doğru ilerledik. Kendisi ellerini yıkayıp, masaya oturdu. Masaya bir tabak daha çıkartıp, fırındaki tavuğu aldım. Yalçın Amca büyük bir kahkaha attı.
"Sana bunu da mı yaptırdı?"
"Neyi?"
"Fırında tavuk, çocukluğundan beri bayılır yemeye. İlerde karım olursa, ben kendim yaparım kendisi oturucak derdi."
"Haberi yok ki, ben yapmak istedim."
"Sevincine dikkatli bak o zaman."
Gülümsedim ve anahtarla açılan kapıya baktım. Islık sesini duyuyordum ama arkamı dönmemiştim. Tavuğu kesmekle meşguldüm.
"Hadi canım! Şaka yapıyorsun!"
Yanıma gelip, bir bana bir de tavuğa bakmaya başladı. Babası şen bir kahkaha daha atmıştı. Sevinçle etrafta dönerken, gülmeye devam ediyordu.
"Baba, benim gördüğümü sende görüyor musun?"
"Çağlar abartma alt tarafı bir tavuk."
"Tamam."
Böyle dese de mutfaktan çıkarken sevinç hareketleri yapmıştı. Bu haline gülümseyip, tabaklara yemeği koydum. Akşama doğru güzelce yemeğimizi yemiş ve balkonda kahvelerimizi içmeye başlamıştık.
"Hayırdır Yalçın Aşkın? Niye geldin?"
"Gelemez miyim kerata?"
"Gelirsiniz tabi, Çağlar sussana!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA MI? O DA NE?
ChickLit"Şimdi ben nereye gidersem gideyim, sen benim peşimde mi olacaksın?" "Evet, efendim." "Efendim mi? Farkında mısın bilmiyorum ama sen benden büyüksün. Bu yüzden İzel demen yeterli." "Peki, İzel..." Ve hayatımın böyle süreceğini bilseydim, çok önceden...