Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)
Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.
İnstagram : hilaleasar
Bölüm Şarkısı/-ları : Cigarettes After Sex - K.
Lütfen Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. Çok öptüüüm ♥
Keyifli Okumalar...
Kemiklerim... Sanki bir kılıç ustasının maharetli ellerinin arasındaki çekiçle dövülüyor gibiydi. Her darbede içimdeki ateşten sıçrayan kıvılcımlar etrafa saçılıyordu. Ve o kıvılcımlar öylesine yerlere gidiyordu ki yanarken aynı zamanda yakmaya başlıyordum. Korktuğum şey bu değildi. Her şeyi gözümü kırpmadan yakabilirdim.Ya oğlum? Onu bu kıvılcımlardan koruyabilecek miydim? Yine gözlerimin karardığını hissettiğimde derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Evet, tehlikeliydi. Ama her şey bittiğinde tüm yaralarıma rağmen Kamer ile birlikte ayağa kalkacağımı da biliyordum. Ya da inanmak istiyordum. Çünkü başka çarem yoktu.
Avcı da, Emniyet de bir konuda yanılıyordu bence. Çünkü iki tarafın da tanıdığı adam onun gerçek kişiliği değildi. İki taraf da onu tam anlamıyla tanımıyordu. Peki ben ona hangi yüzümü göstermeliydim?
Ezik Umay? Hayır, böyle davranamazdım çünkü aptallığa müsamaha gösterecek bir adam olduğunu düşünmüyordum.
Asker Umay? Avcı'nın düşündüğü gibi emirlere itaat eden bir asker gibi de olamazdım. Onun askere ihtiyacı yoktu. Çünkü zaten kendince bir imparatorluğu vardı.
Anne Umay? Ona emniyetin dediği gibi aile sıcaklığı veren bir kadın da olamazdım. Evran'ların büyüttüğü çocuğun kimliğine anne ile babasının ismi bile yazılmamış, rastgele birilerinin adı geçiyordu. Böyle bir adam aile sevgisine muhtaç olurdu belki ama o muhtaçlığı istemezdi. Savaş Soysal tek bir şey istiyordu bence.
Gerçeklik... Ona gerçekleri söyleme gibi bir ihtimalim yoktu belki ama gerçek Umay'ı gösterebilirdim. Çünkü ben bile artık birilerine sürekli bir maske ardından bakmaktan fazlasıyla sıkılmıştım.
"Merhaba?" Ne arabanın altındaki adamdan ne de Turan'dan bir cevap almıştım. Sıkıntıyla içimdeki tüm nefesi boşaltırken ofisten çıkarak merdivenlerden bulunduğumuz yere inen dört kişi gördüm. Bunlardan biri esmer teninin altında sinek kaydı yapılmış tıraşıyla bana bakan Yener Arslan'dı. O kadar profesyoneldi ki kesinlikle işini ne kadar iyi yaptığı gözlerindeki ifadesizliği korumasından bile anlaşılabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ
Action***MİNİ GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ KESİNLİKLE OKUYUNUZ. Ben içimdeki şeytanı öldürmüş bir zebaniydim belki ama o... O, şeytanın cennetten kovulmamış ilk hali gibiydi. Öylesine zarif, öylesine güzel, ve de öylesine yalan... Dudakları açıkta kalan boynuma küçük...