Yorumlarda geleceğe dair Spoiler yazmazsanız sevinirim. Lütfen başka okurlardan da Spoiler istemeyin. (Başka okurlara saygı duymamız açısından bu benim için oldukça önemli. Beni kırmayacağınızı biliyorum. ♥)
Bana İnstagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz. Orada aktif oluyorum ve sizlerle daha samimi bir ilişki kurabiliyorum. Oraya özel paylaşımlarımız var.
İnstagram : hilaleasar
Bölüm Şarkısı/-ları :
Lütfen Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. Çok öptüüüm ♥
Keyifli Okumalar...
Bazen kendimi hiç alakam olmayan bir filmin ortasındaymışım gibi hissediyordum. Hatta tam da o anların içindeydim. Önünde durduğumuz neredeyse gökdelen diyebileceğim kadar büyük lüks binaya baktığım anda kaşlarımı çattım. Büyük aynalı camlar, binanın girişi için kullanılmış ekstra pahalılık belirtisi kırmızı halılar, kapının önüne bilerek konulmuş tasarım bitkiler."Ne oldu?" Savaş da arabadan inmiş yüzümdeki huzursuzluğu fark eder etmez sormuştu. Bakışları meraklı değildi. Sanki soru sormak için sormuş gibi görünüyordu. Yavaşça ona dönerken hızla başımı iki yana salladım.
"Bu kadar görkem bana göre değil." Dediğimde ellerimi kabanımın cebine sokarak onun yürüyüşünü takip ettim.
"Görkem demek güç demek Umay. Güçlü olmak istemez misin?" Bir anda bir şeyi fark etmiş gibi durarak elini sırtıma destek verip binanın içine yönlendirdi. Eli o kadar belli belirsizdi ki neredeyse dokunmuyordu bile. Ama ben bu temasta bile irkilmiştim. "Görkem mi güç demek?" Anlamak istercesine sorduğum soruyla yandan kısa bir bakış attı bana. Dudakları alayla kıvrılmıştı. Görkemin güç olduğunu düşünen biri şu an benimle burada değil, Çağan'ın sahip olduğu tüm şirketlerin başında olurdu.
"Değil mi sence?" Fikrimi merak ediyordu. Bunu anladığım an suratımda bir tebessüm belirirken kapıdaki güvenlikle göz göze geldik. Savaş güvenliğe kısa bir baş selamı verirken kontrolden geçmemize gerek kalmadan bizim için açılan kapıdan geçerek asansörlere doğru yöneldik. Neden Kıbrıs'a gitmeden önce Çağan'ın şirketine gelmiştik hiçbir fikrim yoktu.
"Gösteriş de görkem de güç değil Savaş." dedim gayet sakin bir tonda. O elini sırtımdan indirip boş asansöre binerken arkasından bir adım atarak bende girdim.
"Güç nedir biliyor musun? İpleri elinde tutmaktır. Herkes kuklanın güzelliğine vurulur. Oysa onu var eden ona o güzelliği veren görünmez eldir." Gözleri ciddi bir şekilde bana dönerken onun aksine samimi bir şekilde gülümsedim.
"Tıpkı sen ve Evran'lar gibi... Sen görünmek istemeyen gizli elsin. İpleri tutan. Evran'lar ise tüm güce sahip olduğunu düşünen bir kukla." Bu sefer gözlerinin derinliklerinde gizlemeye çalıştığı bir şaşkınlık gördüm. Hayır beğeniydi bu. Belki de hayranlık... Yeşil gözleri donuk yüz ifadesi bozulmadan kısıldı. Derin bir nefes almış, vermeyi unutmuş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ
Hành động***MİNİ GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ KESİNLİKLE OKUYUNUZ. Ben içimdeki şeytanı öldürmüş bir zebaniydim belki ama o... O, şeytanın cennetten kovulmamış ilk hali gibiydi. Öylesine zarif, öylesine güzel, ve de öylesine yalan... Dudakları açıkta kalan boynuma küçük...